31 Ağustos 2009 Pazartesi

Benfica sen ne yaptın öyle: 8-1


Benfica dün gece Vitoria Setubal'ı 8-1 yenmiş. Golleri izleyebilirsiniz efendim. Gayet şık bir hadise yapmışlar. İsteyen buradan da ulaşabilir.

Setubal bir daha kendine gelir mi bilemem ama ben Setubal'de bu maçta forma giyen bir oyuncu olsam, jübile tadında olurdu maç kendi adıma. Tarihi maçın kadroları ve golleri şu şekildedir.

Benfica: Quim, Ruben Amorim, Luisao, David Luiz ve Shaffer; Ramires, Javi Garcia, Di Maria, Aimar, Saviola ve Cardozo.

Yedekler: Moreira, Luis Filipe, Sidney, Fabio Coentrão, César Peixoto, Keirrison ve Nuno Gomes.

V. Setubal: Mario Felgueiras, Sandro, Zarabi, Djikiné Lourenço, Bruno Monteiro, Kazmierczak Alvaro Fernandez, Ruben Lima, Keita ve Helder Barbosa.

Yedekler: Matos, Vasco Varão Luis Carlos, Johnny, Adul, Regula ve Rui Fonte.

Goller: Javi Garcia (15), Luisao (20), Cardozo (28 gp, 64, 74), Aimar (34), Ramires (36), Nuno Gomes (84), Helder Barbosa (90 +2)

Nerede kalmıştık?


Sezona 3 puanla başladık. Herkes Eto'o-Zlatan takasının Barcelona aleyhine geliştiğini ve Zlatan'ın aynı etkiyi gösteremediği konusunda hemfikirdi.

İlk maçlar zor olur, o yüzden İbra için de zor bir maç geçti ama golünü attı artık bu baskıyı yaşamaz. Barcelona kaldığı yerden devam ediyor. Xavi yine 40-50 metrelik paslarla rakibin ciğerine ateşi salıyor.



Zlatan'ın gelişi 4-3-3'ün kanatlarında oynayacaklar için bulunmaz Hint kumaşı niteliğinde. Çünkü her maç başında birden fazla kişi olacak. Henry'yi çok parlak bir yıl bekliyor.

Daha Iniesta yok üstelik. Özlemişim gerçekten de Barcelona'yı ve Nou Camp'ı. Ama artık bitti. Çok eğlenceli bir La Liga izleyeceğimiz ise su götürmez bir gerçek.

TSL 4. haftanın panoraması



4. HAFTANIN SONUÇLARI

Beşiktaş 0 - 0 Gaziantepspor
Ankaragücü 2 - 2 İstanbul B.Ş.B.
Kayserispor 3 - 0 Denizlispor
Eskişehirspor 2 - 1 Antalyaspor
Trabzonspor 1 - 1 Bursaspor
Fenerbahçe 2 - 1 Manisaspor
Sivasspor 0 - 2 Diyarbakırspor
Kasımpaşa 0 - 4 Gençlerbirliği
Ankaraspor 0 - 2 Galatasaray

GOL KRALLIĞI

Kewell-Galatasaray: 3
Güiza-Fenerbahçe: 3
Tazemeta-Diyarbakırspor: 3
Youla-Eskişehirspor: 3
Arda Turan-Galatasaray: 2
Cangele-Kayserispor: 2
Vassell-Ankaragücü: 2
Isaac-Manisaspor: 2

HAFTANIN GOLÜ

Cangele-Kayserispor

HAFTANIN OLAYI

Galatasaray ve Fenerbahçe'nin lige 4'te 4'le girmesi.

Sivasspor'un 0 puanda kalması.

Tabata transferi.

HAFTANIN FUTBOLCUSU

Volkan Demirel-Fenerbahçe

TSL'DE 5. HAFTA MAÇLARI

İstanbul B.B-Trabzonspor
Antalyaspor-Ankaragücü
Denizlispor-Diyarbakırspor
Kayserispor-Ankaraspor
Gaziantepspor-Kasımpaşa
Manisaspor-Sivasspor
Galatasaray-Beşiktaş
Bursaspor-Fenerbahçe
Gençlerbirliği-Eskişehirspor

OGBMAYPAv
1 Galatasaray4400134129
2 Fenerbahçe4400102128
3 Eskişehirspor42205382
4 Diyarbakırspor42117671
5 Bursaspor42116571
6 Gençlerbirliği41305164
7 İstanbul B.Ş.B.41306462
8 Beşiktaş41303162
9 Kayserispor41215550
10 Manisaspor41213350
11 Ankaraspor4121345-1
12 Trabzonspor4112454-1
13 Ankaragücü4031563-1
14 Gaziantepspor4031453-1
15 Antalyaspor4103353-2
16 Sivasspor3003170-6
17 Denizlispor3003190-8
18 Kasımpaşa40042110-9

Bu takım sanki hiç kaybetmeyecek gibi


Hemen baştan belirteyim; bu yılki Galatasaray'da sanki her maçı bir biçimde çevirecekmiş hissi yaşıyorum. Ya Arda bir şeyler yapıp golü atacak, ya Keita bir sihirbazlık topu ağlara gönderecek, ya Elano iki kişiye çalımı basıp pası verip işi bitirecek ya da Kewell tıpkı bugün olduğu gibi ön direkte yerini alıp takımın galibiyetini sağlayacak. Bu his muhtemelen sadece bende yoktur.

Maça gelince, Leo Franco-Sabri-Emre Aşık-Servet-Hakan Balta hemen önlerinde Mehmet Topal ve Mustafa Sarp, solda Arda sağda Keita onların önünde Elano ve en uçta da Baros 11'iyle başladı Galatasaray maça.

GALATASARAY AYHAN'I ARADI

Karşılaşmanın ilk yarısında orta alanın ortasında görev alan Mustafa Sarp ve Mehmet Topal'ın birbirlerine olabildiğince yabancı oldukları kimsenin gözünden kaçmamıştır. Her iki futbolcu da, sanki PAF takımdan yeni çıkmış iki oyuncu gibiydi. Ayhan'ın ne denli önemli bir futbolcu olduğu da böylece ortaya çıkmış oldu. Hani o "sürekli yan pas yapıyor" isimli şehir efsanesinin baş aktörü olan Ayhan.

İkisi de birbirlerine nazire yapar gibi basit top kayıpları yaptılar. Mehmet Topal'ın böyle bir oyun sergilemesine maç eksiği ve sakatlıktan yeni çıkmış olmasına bağlayabiliriz fakat Milli Takım kadrosuna seçilme moraliyle sahaya çıkan Mustafa Sarp'ın bu oyunu göze battı.

Futbol biraz da ezber oyunu; sezon başından beri Ayhan'la oynamaya alışık Mustafa Sarp sanırım partnerini biraz yadırgadı.

ANKARASPOR, MANİSA'DAN TAKTİK Mİ ALDI?

Galatasaray alışılmadık biçimde özellikle kendi sol kanadında büyük açıklar verdi. Dün Fenerbahçe-Manisa maçında Dos Santos'a uygulanan 2'li 3'lü sıkıştırmalar Hakan Balta ve Arda'ya uygulanınca bu kanatta pek verimli olamadı sarı-kırmızılı takım. Arda-Elano-Keita arasında maç içinde rotasyona gidilerek, bu baskıyı atlatmaya çalıştı Rijkaard.

RİJKAARD MAÇIN KADERİNİ DEĞİŞTİRDİ

Soyunma odasına 0-0'la giden Galatasaray'da Teknik Direktör Rijkaard, maçın gidişinin bu 11'le gitmeyeceğini düşünmüş olmalı ki, ikinci yarının hemen başında Elano ve Baros'u oyundan alarak Kewell-Nonda değişikliğine gitti. Gitti ve maçın dönmesini de böyle sağladı.

Teknik direktörün maça direkt müdahale ettiği bir takıma hasret kalmıştık cidden. Ada alışkanlığı olsa gerek Kewell, ön direkte sürekli yaptığı işlerinden birine daha imza attı. Mukavelesi bu yıl bitiyor.

Mümkünse önüne bir mukavele uzatılsın ve "Kaç yıl daha kalmak istiyorsan sen yaz" densin. Kariyerine rağmen hiç sesini soluğunu çıkartmadan yedekten gelip golünü atıyor, maçın kaderini değiştiriyor, takıma enerji katıyor. Futbol yüzü çok temiz ve sadece oyuna odaklı. Rakiple didişmez, hakeme gereksiz itiraz etmez. Bence son 5 yılda yapılmış en iyi transferdir.

'ARDA-ELANO YAN YANA OYNAR MI?' TARTIŞMASINA HAZIR OLUN

Şimdi muhtemelen ilk yarı oyunu göz önüne alınarak, "Arda ile Elano yan yana oynar mı?" şeklinde suni bir tartışma yaratılacak. Elano halen hazır değil, vücut dili de bunu kanıtlıyor. Bu yüzden eğer bu tartışma yaratılırsa, şimdiden söyleyeyim boşlukta kalır.

Keita-Aydın değişikliğinde de ikinci golü geldi Galatasaray'ın. Keita aslında maçın adamı olabilecek düzeyde bir futbol sergiledi. Heyecan verici bir oyunu var. Ne zaman ne yapacağını muhtemelen kendisi de kestiremiyordur. Birkaç hafta sonra sadece Keita'yı izlemek için oldukça fazla insan Ali Sami Yen yollarına düşecektir.

YETER; NONDA'NIN İSMİ TAKASTA GEÇMESİN

Ve Nonda; gol atmasını hesaba katmadan şunu söyleyebilirim ki, her transfer söylentisinde isminin takasla geçmesi beni rahatsız ediyor.

Geçirdiği ağır sakatlıklar olmasa "Ulan şu adamı keşke alabilsek" denebilecek düzeyde bir adamın, üstünde Demokles'in Kılıcı gibi takas tehdidinin gezinmesi cidden rahatsızlık verici boyutta.

ZEKA'NIN SAHADA VÜCUT BULMUŞ HALİ: ARDA TURAN

Arda'yı unutur muyum hiç? Bir ara futbolda sakat futbolcuların taşınması için minik araçlar sahaya giriyordu. Arda'nın kullandığı kornerler için bu araç girmeli sahaya. Şaka bir yana, takım için son nefesini verecek düzeyde her şeyi yapıyor.

Attırdığı goller ve attığı goller bir yana, sahanın her yerinde Arda'yı görüyoruz, bu sezon tüm maçlarda. Oyun zekâsı muhteşem. Mustafa Sarp ve Mehmet Topal'ın orta alandan ileri top taşıyamadığını görünce, göbeğe kadar gelip topu 3. bölgeye taşıdı.

LEO FRANCO TECRÜBESİNİ KONUŞTURDU

Leo Franco'ya gelince; maçın 2-0 kazanılmasında baş etkenlerden biriydi. Kurtardığı gol değil bunu bana söyleten. Takımın uyumsuzluğunu kendisi de görmüş olacak ki, Ankaraspor'un auta giden atakları sonrasında, oyunu çok zeki biçimde soğuttu. Takımın nefes almasını sağladı. Tecrübe böyle bir şey olsa gerek.

BU HİSSİ SEVİYORUM

Yazının başında da söyledim; bu yıl her maçı bir biçimde çevirebileceğimiz hissi var içimde. Bir şeyler olacak ve maç çevrilecek. Tabii ki, maç da kaybedilecek puanlar da ama bu hissi bende uyandıran kişi(ler) Rijkaard ve Neeskens. Sahayı ve oyunu okuyorlar. Yanda duran iki adam değiller kesinlikle.

'Eren Derdiyok nereli?' diye arayan arkadaş

Şimdi bu blog işine girdikten sonra insan tabii sağda solda ne var, neleri koysam filan diye düşünüyor, arıyor ve en sonunda buluyor. Clicky diye bir hadise var; oradan takip edebiliyorum girenleri, kaç dakika falan filan feşmekan...

Yaklaşık 5 günden bu yana bir arkadaş "Eren Derdiyok nereli?" anahtar cümlesiyle Google'dan bloğa geliyor. Blogdaki Eren Derdiyok'la ilgili postlarda böyle bir bilgi bulunmuyor tabii ama ısrarlı bir biçimde de gelmeye devam ediyor. Hatta bugün sayı 2'ye de yükseldi.

'Gelme' demiyorum tabii hatta gelsin de. Bu yüzden bu arkadaş kimse kırmadım kendisini ve Eren Derdiyok'un 'Tuncelili' olduğu konusunda bu postu yazmaya karar verdim.

Güzel kardeşim, Eren Derdiyok Tuncelili'dir. Ama tabii bu bilgiyi verdikten sonra girmemezlik yapmıyorsun. Ben Eren Derdiyok haberleri yapmaya devam edeceğim, merak etme. Sevgilerimle değerli okur...

Dmytro Chygrynskyy Barcelona'da


Ukrayna'nın Shakhtar Donetsk takımının pek sevdiğim savunma oyuncusu Dmytro Chygrynskyy 25 milyon Euro'ya Barcelona'ya transfer oldu.

Transfer zaten yaz başından bu yana konuşuluyordu ancak Chygrynskyy, mukavelesi sona ermesine karşın, takımına para kazandırmak adına Barcelona'nın teklifini reddederek, yeni bur mukavele imzalamıştı.

Guardiola "Bundan başkasını istemem" deyince Laporta mecbur kaldı ve bu transferi bitirdiler. Chygrynskyy'nin davranışı insana tabii başka şeyler hatırlatıyor.

Sezon ortasında mukavele imzalayıp, "Yok abi Galatasaray'dan başka takımda oynamayız" diye ağlayarak, sonra sezon sonunda soluğu İtalya'da bulan iki bastıbacağı hatırladım. Gidip gitmemeleri tamamen kişisel tercihleri ancak her gün gazetelerde ve televizyonlarda ağlayıp sonra gitmek onursuzluk oluyor.

Dmytro Chygrynskyy ise kulübüne ihanet etmeyip, üstelik de Barcelona gibi bir takımı reddederek, yaptığı davranış takdire şayan cidden. Futbolculuk filan bir yerde hikâye. Önce adam olmak gerekiyor. Yoksa ne sığırlar futbol oynuyor bu yeşil sahalarda. Önemli olan adamlıktan nabisini almak tabii.

O yüzden transferden öte Dmytro Chygrynskyy'yi bir değil bir kaç kez alkışlamak gerekiyor.

Bu arada Dmytro Chygrynskyy ismine takıldım. Kiril alfabesinde 'y'ler 'i' şeklinde ama İngilizce yazılması durumunda böyle garip bir isim oluşuyor.

1986 Dünya Kupası'nda da Polonyalı Przybys ve kaleci Mlynarczyk vardı aklıma ilk onlar geldi.

Ufuk Galatasaray'da, Aykut Manisa'da



Böyle duyum filan yazmayı pek sevmiyorum aslında ama transferin bitmesine az bir süre kala Galatasaray Manisaspor'un kalecisi Ufuk Ceylan işini bitirmiş.

Aykut Erçetin ve bir miktar para karşılığında Ufuk Ceylan sarı-kırmızılı forma altında izleyeceğimiz büyük ihtimalle.

Caner transferinde pek içime sinmediğini söylemiştim ama Ufuk Ceylan kaleyi Leo Franco'dan alabilecek yetenekte, eğer üstünde durulursa Milli Takım'da da Volkan Demirel'e iyi bir alternatif olacak düzeyde.

18'ine hakim kalecileri oldum olası sevmişimdir. Yan toplarda ürkek ceylan misali olduğu yerde çakılı kalan kaleci tipi değil. Refleksleri gerçekten çok iyi. Umarım doğrudur haber.

Aykut'u Galatasaray'a geldiği günden bu yana hep çok sevdim ama ne yazık ki, kendisini geliştiremedi. Üstelik kaleye geçme şansını bulmuşken. Aykut'a da "yolun açık olsun" demekten başka çaremiz yok.

Barcelona bu akşam sahne alıyor



Bu akşam sahne alıyoruz. Özlemiştik hem de çok. Barcelona dünya üzerindeki en özel 2. takım benim için. "Her ligde bir takım tutarım" anlayışının çok dışında.

Prekazi'nin frikik gollerinde nasıl sevindiysem, Koeman'ın frikiklerinde de aynı sevinci yaşadım. Romario'nun her aşırtma golünde deli gibi havaya zıpladım. Ferrer'in sağdan bindirmelerini sanki beraber yaptık,

Stoickov sinirlendiğinde ben de sinirlendim. Nadal'la topu birlikte ıskalardık. Rivaldo 90'da gerilmeden frikiği vururken, 0 (sıfır) puana değil gole sevindim. Her topa Zubizaretta ile beraber uzandık.

Eto'o'ya muz kabuğu atıldığında ben de siyah oldum, Henry geldiğinde dünyalar benim oldu.

Bu akşam dünyanın en özel takımı sahne alıyor. Şampiyonluk, kupalar filan hikâye. Barcelona hayat tarzıdır, faşistlerin himayesindeki şampiyonluklarda, zengin şımarık veletlere atılan tokatlarda Barcelona vardır hep. Daima ve sonsuza kadar.

Hiç içime sinmedi nedense


Galatasaray Caner Erkin'le satın alma opsiyonlu bir yıllık kiralık anlaştı. Caner'in futbolculuk yeteneklerine hiçbir lafım yok. Hakan Balta'ya iyi bir alternatif olduğunu düşünsem de, hiç içime sinmedi.

Bazen böyle olur hani, ortada bir sebep yokken, Kıllanan Adam pozisyonuna düşer insan. Bir nevi o durum oluştu.

Servet'ten sonra hiçbir futbolcu için kesin yargıda bulunmamayı öğrendim o yüzden net bir şey yazmıyorum ama içime sinmediğini söyleyebilirim.

30 Ağustos 2009 Pazar

Real Madrid'den son Ribery hamlesi

Real Madrid bugün Franck Ribery için Bayern Münih'e son bir teklifte bulunacak.

Başkan Florentino Perez'in Alman ekibine 40 milyon Euro+Rafael Van der Vaart'ı teklif edeceği beklenirken, Alman kulubünün bu teklife nasıl yaklaşacağı bilinmiyor.

Ancak son bir ayda her kulübe yaptığı gibi bezdirme ve şımarıklık politikası izleyen Ribery'nin restlerine karşılık Robben kozunu kullanan Bayern Münih'in bu son hamleye olumlu bir yanıt vermesi pek de uzak bir ihtimal değil.

Gerçek ve gerçeküstü diyaloglar



Aşağıda okuyacağınız diyaloglardan biri ya da hepsi ülkemizde yaşanmıştır. Gerçek kesitvari olsa da, bu pozisyonları seviyorum...

- Hocam, bu pozisyona ne diyorsun?
- Ehh, bir hareket var ama, kırmızılı oyuncu yan düşüyor. Ben sana öyle bir hareket yapsam direk gibi düşersin.
- Verilse de verilmese de bir şey denmez yani.
- Yaniiii.

- Hocam, peki bu pozisyona ne diyorsun?
- Yüzde yüz penaltı. Kırmızılı futbolcu, sarı renkli formalı oyuncuya dalıyor.
- Peki diğer pozisyonla karşılaştırırsan...
- İkisini de veririm.

- Hocam bu pozisyona ne diyorsun?
- Ben bu pozisyonda veririm ama ben zaten her pozisyonda veririm. Sorun değil pozisyon.
- Peki hocam verirsin de, nasıl verirsin?
- Bayıla bayıla veririm valla..

İlk gol geldi sıra 3 puanda



Cristiano Lucarelli Serie A'nın ikinci haftasında golünü attı atmasına ama Napoli'nin 3-1 yenilmesine engel olamadı.

Gollerin devamını, 3 puanın beraberinde bekliyorum hasretle.

Ortaoyunu başladı, seyreyleyelim dostlar



Ortaoyunu başladı. Daha bol bol izleyeceğiz bunlardan. Her takıma eşit oranlarda dağıtılacak muhtemelen.

Tabii bir de Manisa'nın klasik Anadolu takımı ürkekliğini eklemek gerekiyor. 11'e 10 oynanan bir oyunda top çevireni, top gibi çevirirler öyle ya da böyle. Kazanmasını bilmeyenler her zaman için kaybetmeye mahkûmdur. Sen kazandığın kornerde hâlâ vakit geçirmeye çalışıyorsan, adresin Bank Asya olsun.

Sonra çıkıp "Bir hafta boyunca çok çalıştık verdiğimiz emeklere yazık" türünden içi boş cümleler kurmanın anlamı yok.

Fenerbahçe-Manisa maçı için benim çıkarımım; 3 haftadır bir biçimde Galatasaray ve Fenerbahçe'nin ligi sürklase edecekleri konuşuluyor. Bu Fenerbahçe ligi sürklase ederse, ya 17 teknik direktör bu işi bilmiyordur ya da isim-forma-renk ağırlığı birilerinin üstüne çöküyordur.

Hani şu, "Fenerbahçe 11 pas yaptı hocam, top göstermiyorlar rakibe" diyerek, Galatasaray'ın oyunu ile sidik yarıştırtmaya kalkan arkadaşlara da örnek olsun bu maç. İki takım arasında 4. hafta itibariyle dağlar kadar fark var. Oyuncu kadrosu, oyun zenginliği, teknik direktör farkı gibi.

Ama AC Milan-Inter Milan maçındaki örnek, bizim ülkemizde yaşanmaz. Çünkü bu sınırlarda sonucu etkileyen çok başka faktörler var. Zaten "Şampiyonlukların sahada kazanılmadığını öğrendim" diyen bir başkana sahip takımın da, ne biçimde ya da ne şekilde kazandığını anlamamak için embesil olmak gerekir.

SEN OYNA BÜLENT, SEN OYNA

"6 yemez 5 yer, 8 yemez 7 yer" Bülent, iki yıldır sergilediği boş ukalalığın bedelini ufaktan ödemeye başladı. Öyle ajitasyonla, 'aslanım, kaplanım' muhabbetleriyle futbolun gerçekleri örtüşmüyor. Diyarbakır da, 2 tane salladı arkadaşın kalesine.

"Ben yarattım" anlayışıyla elindeki doğru düzgün futbolcuları bırakıp, yerlerine şehirde tutamayacağın türden adamlar getirmeye kalkarsan böyle olur.

Arsene Wenger'e bile bir biçimde dil uzatan bu kağıttan kahraman, sonunu kendi hazırladı. "Kaşınan saça Bağdat'tan tarak gelir" diye boşuna söylememişler.

Kızdırmayın ulen Mondi'yi



FC Köln'ün, Hamburg deplasmanında 3-1 yenildiği maçtan bir kare. Hakem Felix Brych'ın penaltı kararına fena sinirlenmiş Mondragon.

"Özledim bee" serisine koymak isterdim, olmadı. Büyük kaleciydi ama bundan önemli insan olarak 10 numara bir adamdı.