31 Ekim 2009 Cumartesi

Nedir bu Napoli'nin durumu?


Nedir bu Napoli'nin durumu bilen, hakim olan varsa berigelsin. Geçen hafta AC Milan maçında son dakikada attıkları 2 golle beraberliği çevirdiler, bu hafta da Torino deplasmanında 2-0 geriye düştükleri Juventus maçını son yarım saat attıkları 3 golle devirmeyi başardılar.

Güney İtalyanlılar inatçıdır, inatçı olmasına ama bu kadar inat da insana yuh dedirtiyor. Doğrusu, şapka çıkartılacak performans sergilediler her iki maçta da. Bundan sonra daha yakından izlemek gerekir, tabii eğer gazı kaçmazsa

Ercan Saatçi ve Metin Özülkü'ye insanlık dersi

1998 Arjantin Milli Takımı


1998'de Fransa'da gerçekleştirilen Dünya Kupası'na katılan Arjantin Milli Takımı'nın minyatürlerini çıkartmışlar. Store'lara duyurulur....

Bırakın adamlığı insan olamazsınız siz



Hürriyet Gazetesinin Spor Koordinatörü kendisi, bir diğeri de duygusal bir adam. Ulan hakikaten iğrençsiniz, hakikaten insan değilsiniz ve hakikaten insanda bıraktığınız tek duygu tiksinti ve mide bulandırıcı bir his.

Bu videodan sonra Hürriyet'de bu görevini halen sürdürürse yazıklar olsun. Çok merak ediyorum, Fenerbahçeli arkadaşların tepkisini. Muhtemelen birçoğunda iç ses olarak "Bu videoyu kim sızdırdıysa derhal Fenerbahçe TV'den atılsın" gibi bir tepki gelecektir.

Günlerdir herkesin ağzında aynı laf, "Hakemin kafasına atılmamıştı zaten", "Keita'ya su şişesini Galatasaraylılar attı", "Keita'nın yüzüne gelmedi." İdiotların bile aklına gelmeyecek cümlelerle, kendini olumlama isteği. Ne yaptığınızı, ne söylediğinizi herkes duydu, herkes gördü ama tereyağından çekilen kıl olmak istiyorsunuz.

Ben açıkça itiraf ediyorum, Ali Sami Yen'de yaşanan o sulu gecenin, bir Galatasaraylı olarak hayatımın en büyük utançlarından biridir. Ama sizin birçoğunuzda itiraf mekanizması çalışmıyor, yaptığınız her şey haklı, her şey mübah.

Aşağılık varlıklar....

30 Ekim 2009 Cuma

Ah be güzel amcam



Bu ülkede yaşanan dramlardan birinin fotoğrafı. Sakarya'da köpek kulübesinde yaşayan yaşlı bir amca. Orada yaşamasının bir dram olmasından öte, oradan ayrılmak istememesi başka bir dram.

Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş v.s. v.s. düşününce ne kadar boş geliyor değil mi? İçimden "Keşke Galatasaay hiç şampiyon olmasa da, bunlar yaşanmasa" cümlesi geçiyor.

Düzenler karşısında düzülüyoruz, sistem bizi esiri yapıyor. Şu Galatasaray-Fenerbahçe maçını konuştuğumuzun milyonda biri kadar ilgilenmiyoruz, hiçbir şeyle. Geriye dönüp baktığımızda çok şeyin pişmanlığını yaşayacağız, çok şey için üzüleceğiz.

Birçoğumuz, şu köpek kulübesinde yaşamayı bile hak edecek yaşamlar sürdürmüyoruz...

Kıskanırım seni beeeeeeeen



29 Ekim 2009 Perşembe

Medyada başlatılan topyekûn saldırı vol.1

Not: Yazı sahibi Galatasaraylıdır, ona göre okunsun ve yorumlar ona göre yapılsın. Baştan belirtmekte fayda var.

Fenerbahçe-Galatasaray maçı sonrasında yaşananları hepimiz az-çok izliyor, okuyor ve görüyoruz. Aşağılamalar, dalga geçmeler bir yana daha önemlisi ciddi bir dezenformasyon yürütülmeye başlandı. Antu'nun verdiği haberin, tüm 'büyük' gazetelerin internet sitelerinde manşetten verilmesi bunun doğrulunu kanıtlıyor.

Pazar gününden bu yana, tamamen mecburiyetten takip ettiğim haberlerde sezilen şey Galatasaray'a karşı bir cadı avı başlatılmasıdır.

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın "3 şampiyonluk sözü" vermesinin ardından, aslında bu sezon olacakları tahmin etmemek en kibar ifadeyle safdilliktir. Aziz Yıldırım hakkında eleştiride bulunan yegâne isim Hıncal Uluç'un, NTV'de yayınlanan "90 Dakika" programının yayından kaldırılması bu bağlamda ciddi bir kanıttır. Kanal, yayından kaldırma gerekçesi olarak "Zarar ediyoruz" savunmasını dile getirse de, "90 Dakika" NTV'nin en fazla kâr eden programlarından biriydi. Zaten 11 yıldan bu yana kâr-zarar değil, kaliteyi önde tuttuğunu iddia eden bir kanalın bu savunması da son derece komiktir.

Topyekûn saldırının boyutu, Ankaragücü yenilgisinden sonra artsa da, zirve yaptığı gün 3-1'lik Fenerbahçe-Galatasaray maçıdır. Başta da belirttiğim gibi, ilk günlerde yer alan aşağılamalar ve alay etmeler, yerini yanlış bilgilendirme ve yalan habere bırakmıştır. Hepiniz okuyorsunuz çıkan haberleri sadece bugün yer alanlardan bazılarının başlıklarını görmek bile bu yapılanların hangi raddelere geldiğini göstermeye yetiyor. "Arda'nın burnu büyük", "Galatasaray ceza yağdıracak", "Galatasaray'ı görünce çıldırıyor", "Daum'dan Rijkaard'a sert yanıt", "Rijkaard'ı panikleten maç", "Tribünlerden derbi tepkisi", "Galatasaraylılar mağlubiyeti böyle kutladı", "İspanya'ya hiç benzemez", "Keita'nın yumruğu 1 numara", "Elano'nun umrunda mı?", "Rijkaard da fos çıktı", "Fatura Rijkaard'a"

Bu haberler böyle sürüp gidiyor. Gazetecilik açısından ele alacak olursam -ukalalık yapmıyorum, yanlış anlaşılmasın- "Arda'nın burnu büyük" haberinde, eğer haber doğruysa Baroni, Arda'ya maç içinde bilerek tekme attığını itiraf ediyor ama haberin sunuş şekli ve görülen yer bambaşka. Oysa, mesleki açıdan, Baroni'nin "Bilerek tekme attım" demesi, o haber dahilinde daha fazla haber niteliği taşımaktadır. "Daum'dan Rijkaard'a taş" haberinde, Daum Antu'nun iddialarını doğruymuş gibi "Zaten Keita'ya atılan suyun Galatasaray tribünlerinden geldiği tespit edilmiş" diyor ancak hiç kimse bunu yazmıyor.

Galatasaray yönetimi, geçtiğimiz sezondan süttü ağzı yanmış olacak ki, bu haberlerin hiçbirine tepki göstermiyor, derbide yaşananları gündeme getirmiyor. Oysa ki, derbide Galatasaray'ın nasıl oyuna getirildiği, önce maç başlamadan, sonra da maç içinde hakemin verdiği kararlarla ortaya çıkmıştır. İş işten geçtikten sonra verilecek tepkiler ne yazık ki, pek fazla işe yaramayacaktır. Çünkü atı alan Üsküdar'ı geçecektir. Zaten o zaman söylediklerinizin hiçbir önemi de kalmıyor.

Takım dışında bireyler de açıkça hedef gösteriliyor. Sezon başından bu yana Arda Turan öznesindeki haberler bu açıdan benzer paralellikler göstermektedir. Medyada; yaşantısı, Fenerbahçeli arkadaşlarından tutun da sevgilileri, transferleri, giydiklerine kadar her şey yalan yanlış ifşa ediliyor.

Özellikle Pazar akşamki derbiden sonra iş, annesi yaşındaki Saba Tümer'le ilişki yaşadıkları yalanına kadar getirildi. Ancak Arda hakkındaki haberlerde iki şey daha dikkat çekiyor. Pazar akşamından itibaren, sezon başında televizyonlar karşısında açık ve aleni olarak Aziz Yıldırım'ın yaptığı transfer haberleri hâlâ hafızalarımızdayken birdenbire "Arda zaten Fenerbahçe'de ancak iyi bir yedek olur" söylemiyle "Arda'nın bir an önce yurtdışına transfer olması gerek" söylemlerinin sürekli dile getirilmesi.

Amaç, Galatasaray taraftarlarını bilinçaltından uyararak, Arda Turan'ın bir biçimde Galatasaray'dan kopartılması. Benzer örneklerini gördüğümüz üzere ve Aziz Yıldırım'ın "Avrupa'dan alırım" sözünü de unutmadan, bir transfer harekâtının tohumları yavaş yavaş atılmaktadır.

Anketle milli takım teknik direktörü seçimi


Polonya Milli Takımı'nın yeni teknik direktörü Franciszek Smuda oldu. Smuda'nın teknik direktör olmasında tabii ki ters bir durum yok. Ancak seçilme yöntemi biraz ilginç.

Smuda, Polonya taraftarları arasında yapılan bir anket sonucu teknik direktörlük görevine getirildi.

Şimdi, olayı hemen Türkiye'ye çeviriyorum, 'neler olurdu neler' demekten kendimi alamıyorum. İş sidik yarışı boyutuna getirilir, her takım taraftarı kendine bir teknik direktör belirler ve oy yağmuru başlar.

Akıllı işi değilmiş, Polonya Avrupa Kupası'na da gidemez, Leo Beenhakker'i ararlar, şimdiden söyleyeyim..

Antu-Daum hareketi!


Bu takım televizyonlarının hiçbirini sevmiyorum. Galatasaray, Fenerbahçe filan fark etmiyor. Son derece gereksiz ve son derece anlamsız geliyor bana.

Fenerbahçe teknik direktörü Daum, dün Fenerbahçe TV'ye çıkıp, hafif atıp tutmuş, öncesinde de Rijkaard bir benzerini yapmıştı. Ancak Daum, ipin ucunu kaçırıp, bu Antu şaklabanlığını sözlerine taşımış. Yani Keita'ya atılan su bardağının Galatasaray tribünlerinden atıldığı saçmalığını.

Dün de yazmıştım "Görüntünün başı yok" diye, haklı çıktım ve Lig TV görüntüleri ortaya çıkarttı bu embesilce iddiayı. Ama Daum'un henüz haberi olmamış olacak ki, kendisine sorulan "Derbi maçtan sonra Rijkaard, maç öncesi futbolcular arasında yaşanan gerginlik le ilgili, 'Bu Fenerbahçe'nin bir stratejisiydi' dedi. Keita'nın kırmızı kart görmesiyle ilgili, tribünlerden atılan cisimler olduğunu iddia etti.

Keita'ya isabet eden cismin televizyon görüntülerden Galatasaraylı taraftarlar tarafından atıldığı ortaya çıktı. Sizin böyle bir stratejiniz var mıydı. Rijkaard provakasyondan bahsediyor?"
sorusuna "Hiçbir zaman öyle bir strateji uygulamam, hiçbir zaman futbolculardan böyle bir şey istemem. Tabii yenilgiden sonra büyüklük göstermenin ne kadar zor olduğunu biliyorum. Rijkaard ve Keita yanlış biliyor. Çünkü tespit edilmiş, su bardağı Galatasaray taraftarının olduğu tribünlerinden atılmış." yanıtını vermiş.

Eh, sen gidip, ne idüğü belirsiz bir sitenin iddiasına sahip çıkan, kendisine gazeteci diyen iki gerizekalının iddiasına sahip çıkmaya kalkarsan, böyle mal gibi kalırsın. Delinin biri kuyuya taş attı, ardından deli sürüsü gitmeye başladı.

DEZENFORMASYON

Bu arada Antu'nun dün yaptığı işi ABD ve medyası, Irak savaşı süresince yapmıştı. Adına dezenformasyon diyoruz. Türkçe ile ifade edeyim; yanlış bilgilendirme, yönlendirme.

Spor basınımız Galatasaray aleyhine ve Fenerbahçe lehine olmak üzere sıkça kullanıyor bu metodu. Bu verilen 3 şampiyonluk sözü ile paralel biçimde ilerliyor haberler. Yakındır "16" hareketini başlatmam..

Futbola son bakış


Çok şey anlatıyor, bu gözyaşları....

28 Ekim 2009 Çarşamba

Buca maçından aklımda kalanlar


Caner'den sol bek olursa, benden astronot olur.

Emre Güngör, futbolu unutmuş.

Elano'nun oynamaya niyeti var gibi görünmüyor.

Aykut kalede gayet güven verdi.

Kewell tam bir futbol emekçisi.

Barış, bu kadar top kaybederse Galatasaray'da yedek bile olamaz.

Linderoth'u görmek, insanı mutlu ediyor.

Arda moral olarak çöküntü içinde.

Özetle, Fenerbahçe yenilgisi yara vermiş. Yarayı sarmak gerek.

Ve 'Futbol Tanrısı' buyurdu...


Bu nasıl teknik direktör, biri bana anlatsın! Bugüne kadar Rijkaard hakkında çok itidalli konuşuyordum. "Kendini veremiyor, ciddiye almıyor, dışardan teklif alamadığı için Türkiye'ye geçici geldi" falan filan diyordum. Hayır. Şimdi Rijkaard'ın futboldan anlamadığına inanıyorum.

Editörün notu: Yorum yazamayacağım, ağzım dışındaki uzuvlarımla gülüyorum.

Büyük zaferin fotoğrafları (!)


Fotoğraf www.ultraslan.com'dan alıntı. Büyük bir zaferin görüntüleridir.

Yorum yapan Ati diye bir arkadaş vardı, Baros'un zemin yüzünden sakatlandığını söyleyen. Hâlâ aynı fikirde mi bilmiyorum... Böyle faul olur mu onu da bilmiyorum.

Tık'larsanız büyük halini görürsünüz.

Hezimet sonrası ilk antrenman


4-0'lık hezimetin ardından çıkılan ilk antrenmanda suratlar asık. Haberi ilk duyduğumda derin bir 'oh' çektim. Dünyada iki takım bu kadar mide bulandırıcı çünkü.

Yeni haber ajansımız Antu -AHA-

Gazeteciler, televizyonlar pek çok ajans kullanır, haber için.

Anadolu Ajansı, Cihan Haber Ajansı, Doğan Haber Ajansı, İhlas Haber Ajansı, ANKA, yurt içinde kullanılan ajanslardan bazıları.

Reuters, AP, AFP gibi ajanslar da, yurtdışı haberleri için kullanılar ajanslardan.

Şimdi de, Antu Haber Ajansımız var (AHA-kısaltması da fena olmadı valla). Antu'dan haber alıyoruz, haber yapıyoruz. Keita'nın başına biz atmadık, onlar attı. Aslında hakemin kafasını da yarmadık, yine onlar yaptı. Biz zaten hiçbir şey yapmayız, uslu çocuklarız türünden bir görüntü var.

Görüntünün başı yok ama ne hikmetse, havadaki hali var. Sidik yarıştırmanın anlamı yok, kim attıysa attı. Futbol seyircisi evrim sürecini tamamlayamadı. Halen hayvani tepkiler gösteriyor.

Neyse, konu bu değil zaten. Antu Haber Ajansımız hayırlı ve uğurlu olsun vatana millete.

27 Ekim 2009 Salı

PFDK'ya sevkedilenler ve ağzı açık Bünyamin


Fotoğrafa dikkat; Bünyamin'in yardımcısının kafası yarılmış olay sırasında ağzı açık olayı izliyor. Yani kimin ne yaptığını gayet iyi görüyor. Ama herhangi bir biçimde ceza kesebilecek cesareti yok.

Arda, Aydın, Baroni ve Bilica'nın neler yaptığını dakikası dakikasına görüyor ancak hiçbir şey yapmıyor.

Fenerbahçe, Galatasaray ve Bilica PFDK'ya sevkediliyor; olayları başlatan Arda ve Baroni sevkedilmiyor. Herkesi keriz mi sanıyorlar anlamıyorum. Neden; çünkü maçta zaten Galatasaray'ı biçmişsin, Keita minimum 2 maç ceza alacak, Baros'un ayağı kırılmış, üstüne Arda'ya ceza verirsen ortalığı ayağa kaldırırsın. Ne yapıyorsun, faturayı bir kişiye ve iki takıma çıkartıyorsun.

Bu olayları görmesek ve PFDK'ya sevkedilenleri öğrensek, deriz ki "Bilica bütün olayları başlatan adam."

Kazın ayağı öyle değil, Türkiye'de görmeyen, bilmeyen kalmadı ama Federasyon cinlik peşinde. Kimseyi ayağa kaldırmadan, çok fazla can acıtmadan (!) işi bitir sessiz sedasız. Bir siz akıllısınız zaten, herkes aptal..

İLKER MERAL, BÜNYAMİN VE SIRADAKİ

Bünyamin'i dinlendirirler birkaç hafta. Ne hikmetse Galatasaray maçlarına çıkan hakemler bol bol dinleniyor. Önce İlker Meral şimdi Bünyamin, sezon sonuna kadar daha en az 5 Galatasaray maçı sonrası dinlendirilen hakem olacaktır, kimse endişe etmesin

Bu bira nasıl içilmez ki!

Gerizekalı 'gazetecilik' örneği


Habertürk ve benzerleri bayılıyor bu haberlere. Bilmem ki, şu kadar dakika oynadı, bu kadar gol attı, aldığı para şu. O zaman dakikası şu kadar Euro.

Performansı tartışılacak her oyuncu için yapılıyor. Bıkmadan, usanmadan, tekrar tekrar, deli bilmem neresiyle oynar gibi hiç durmadan bu haberi okuyoruz. Bizler de hazırlayanlar kadar gerizekâlıyız ki, bunları tekrar tekrar okuyoruz.

Bıkmadı mı kimse bilmiyorum. Derbi maçı sonrası yalan haberin, şaklabanlığın, dezenformasyonun haddi ve hesabı yok. "Daum, Arda yedek olur" dedi, öbürü bilmem ne olur dedi.

Son Kadıköy galibiyetini gören Galatasaraylı futbolcular ve o maça dair daha ne kadar boku çıkartılır da, haber buluruz diye uğraşıyorlar hâlâ. 10 gündür aynı haber değişik versiyonlarla sunuluyor. Hayır, bunun kompleksi bende yok; ama yaratılmaya çalışılan bu.

Bu ülkede bir gazete bile milyon sayısına ulaşamıyor, o yüzden internet sitelerinde porno, seks, fuhuş haberlerinden başka haberler okunmuyor. Hakikaten adam değilsiniz, "onu, buna kırdıralım; ötekini, diğerine".

İki kelimeyi biraraya getirmeyi beceremeyen, toplum içinde konuşamayan birtakım embesil ve idiotları klavye başına oturtup gazetecilik oynatırsanız sonuç bu olur.

Açtırmayın ağzımı şu 16 dakikalık travmayı çıkartırmayın raflardan. Salya sümük ağlayan futbolculardan, taraftarlardan söz ettirmeyin. O psikolojik travmayı, nice koç yiğitlerin harap olduğu hadiselerden mi söz edelim...

Bünyamin n'oluyor....


Bünyamin konuşmuş. Konuşmanın içeriği tam bir felaket. Neresinden tutsan elinde kalın cinsinden. Diyor ki, "Müsabaka için ısınmaya çıktık. 25 dakika boyunca saha içindeydik. Bize ne küfür edildi, ne de bir cisim atıldı. Evet bir takım cisimler sahaya atıldı ama; o cisimler bize yönelik değildi."

Ne anlıyoruz bu cümleden, sahaya bir şey atılmamış aslında. Yok atılmış da, hakemlere atılmamış. Öncelikle atılmış mı atılmamış mı karar verememiş Bünyamin. Kararı vermiş ama kendilerine atılmadığını söylemiş. Yani demek ki; hakeme atmazsan sorun değil. Rakibe atabilirsin rahatlıkla.

Muhabir sormuş "Ama ya hakeme gelen cisim?" Bünyamin bunu da yanıtlamış "Münferiden yapıldı. Çünkü bizi etkileyen olumsuz şart yoktu. Bize küfür edilse, bize yönelik bir eylem olsa tamam."

Sadece bir cisim atılmış ama hakemleri etkilememiş. Küfür edilmiş ama hakemlere küfür edilmemiş. Hakemlere edilse "tamam"mış. Buradan da anladığımız, stada gittiğinizde hakem hariç herkese küfür edebilirsiniz. Yeter ki, hakemlere etmeyin.

Muhabir yine sormuş "Soyunma odasında ne düşündünüz?". Cevap bomba ötesi; "Şimdi soruyorum. Bunu kendi kendime de sordum çünkü. 50 bin kişi o stada gelmiş. Maçı tatil etsem binlerce insan protesto yürüyüşü yapacak, camlar çerceveler indirilecek."

Bir polis olarak Bünyamin, toplum psikolojisi uzmanı olarak 50 bin kişinin neler yapabileceğini kestirmiş. Yürüyüş yapacaklarmış. Vay be, Bünyaminime bak sen. Hemen koymuş tespiti. Protesto yürüyüşü yapıp, cam çerçeve indiriceklermiş, Bünyamin polis olacak bir de. Yürüyüş yaparlarsa basarsın gaz bombasını Bünyaminim, minik kuşum.

Esas sorun, aslında bu son açıklamada. Şükrü Saraçoğlu'nda korku geceleri yaşanıyor. İddia ediyorum, Fenerbahçe taraftarı Galatasaray maçlarındaki dinamizmini (!) göstersin, o statta herkesi yenerler, Türkiye dahilinde. Avrupa maçlarında yapamayacaklarını biliyorlar çünkü. O kadar zekâları var. 17'de 17'nin yolu her maçın Galatasaray maçları atmosferinde yaşanması.

Çünkü hakemler korkuyor, polis Bünyamin alenen dile getirmiş bunu. Ama tabii biraz bilim kurgu tadı da yaşatmış. Yürüyüşler, protesto gösterileri ve cam çerçeve gibi.

Türkiye'yi korku imparatorluğuna çevirdiler, minik bir benzeri de Galatasaray maçlarında Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda yaşanıyor.

Zaten öyle stat ismi de olmaz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en faşizan başbakanını stat ismi yapmak, kendisine bunu yakıştıranlara, yakışır ancak..

Şimdi görev Fenerbahçe taraftarında; artık her Galatasaray maçında futbolculara her şeyi atıp, küfür edebilirsiniz münferiden yani. Rahat olun gençler, Bünyamin arkanızda.

River Plate tribünleri

26 Ekim 2009 Pazartesi

Teşekkürler iğrenç insanlar topluluğu



Dün akşamki maçta çıkartılmış bir pankart. Gelişme var ama eskiden 90 dakika boyunca asılı kalırdı, "G...üzden s..tik mi" diye. Şimdi işi direkt "Ana" hadisesine çevirmişler. Pankarta asanlara, hazırlayanlara 'Anne'nin kutsallığını öğretecek değilim. Çünkü kişi kendi gibi bilirmiş, karşısındakini.

Çok sevdiğim Fenerbahçeli arkadaşlarım var, gerçekten de birlikte ölüme gideceğim adamlardır. Ancak bu insanların hepsi garip bir başkalaşım geçiriyor Galatasaray maçlarında. Hepsi ortak bir dil kullanıyor. Bunu nasıl yapıyorlar bilmiyorum. İzmir'deki arkadaşımla İstanbul'daki arkadaşım birebir aynı cümleleri kurup konuşuyorlar ve bu iki insan birbirini tanımıyor.

Diyorlar ya, "Fenerbahçe Cumhuriyeti" diye, cidden başka bir galaksinin ürünü birçoğu. Bugün işyerinde konuşmalara kulak misafiri oldum, bazılarına ortak oldum. Bir tane Fenerbahçeli'den ofsayt ya da penaltı golle ilgili bir şey duymadım.

Hepsi "nihohoohhoho!" şeklinde gülüyorlardı, hepsi şampiyon olmuşcasına konuşuyorlardı, hepsi sanki ligin bitimine bir hafta varmışcasına konuşuyorlardı.

İyi ki, Fenerbahçeli değilim. Tanrı'nın bir insana verebileceği başka bir ceza yoktur sanırım.

Çöldeki serap olma...



Kayıp halka olmak en kolayıdır. Türk futbolu yetenekleri tartışılmaz oyuncu çöplüğüdür. Bugün tribünlerden gelen övgüler, yarın küfürlere dönüşüverir. Kolay değil Galatasaray kaptanı olmak, Galatasaray futbolcusu olmak. Bunun değerini bilerek oynamak lazım sahada. Ama sahada, yeşil çimde.

Sahte kabadayılıklarla, ucuz kahramanlıklarla olmaz bu iş. Olur gibi görünür fakat olmaz. Metin Oktay olmak, O'nunla karşılaştırılmak kolay iş değil. Değerini bilmek gerek, sadece bu karşılaştırmanın bile.

Futbolculuk kolay iş de adam olmak kolay değildir. Umarım yitip gitmezsin, bir seraba dönüşmezsin ve büyüdükçe büyürsün. Gönlümüzdeki yerin ve değerin katmerleşip, kabuk bağlasın, iz bıraksın. Bıraktığın iz, boktan bir iz olmasın ama dikkat et.

Milwall taraftarına Galatasaray forması yasaklandı


'Aslanlar' lakaplı Millwall taraftarının hafta sonu 2-1 kazandığı Leeds maçında, stada Galatasaray forması ile gelmesi yasaklandı. Hatta karar süreklilik kazandı ve bundan sonra da alınmayacağı belirtildi.

Milwall taraftarının Leeds'lilere atfen, bıçaklama hareketleri yapan ve Galatasaray forması giyen bir taraftarı da bundan sonra stada alınmayacakmış.

Millwall yöneticisi Andy Ambler, bu taraftarın güvenlik kameraları ve fotoğraflar yoluyla kimliğinin tespiti halinde, stada girmesine izin verilmeyeceğini belirtti.

Ambler, Türk bayrağı sallayan bir başka taraftarın da stadın dışına çıkarılıp, gözaltına alındığını söyledi.

25 Ekim 2009 Pazar

TSL 10. hafta panaroması



10. HAFTANIN SONUÇLARI

Ankaragücü 3 - 0 Ankaraspor
Trabzonspor 2 - 1 Kayserispor
Bursaspor 6 - 0 İstanbul B.B.
Eskişehirspor 0 - 1 Beşiktaş
Diyarbakırspor 1 - 0 Gençlerbirliği
Manisaspor 1 - 2 Antalyaspor
Sivasspor 3 - 0 Gaziantepspor
Kasımpaşa 3 - 1 Denizlispor
Fenerbahçe 3 - 1 Galatasaray

GOL KRALLIĞI

Makukula-Kayserispor: 6
Nonda-Galatasaray: 6
Souza-Gaziantepspor: 6
Alex-Fenerbahçe: 5
Baros-Galatasaray: 5
Kahe-Gençlerbirliği: 5

HAFTANIN OLAYI

Bünyamin Gezer'in 'harikulade' (!) yönetimi.

Sivasspor'un 3-0'lık galibiyeti.

Bursaspor'un zirve takibi ve 6-0'lık galibiyeti.

PUAN DURUMU

OGBMAYPAv
1 Fenerbahçe109012162715
2 Bursaspor107122492215
3 Galatasaray1071226152211
4 Kayserispor10532147187
5 Beşiktaş10532106184
6 Gençlerbirliği10442159166
7 Eskişehirspor104421410164
8 Trabzonspor104332014156
9 Antalyaspor105051513152
10 İstanbul B.Ş.B.10433121815-6
11 Ankaragücü103341513122
12 Gaziantepspor10334121412-2
13 Diyarbakırspor10334101712-7
14 Manisaspor1024481010-2
15 Kasımpaşa1021710187-8
16 Sivasspor102179177-8
17 Denizlispor101369186-9
18 Ankaraspor1000100300-30