Dünyanın sayılı derbilerinden (!) biri daha geride kaldı. Futbol adına konuşabilecek hem çok şeyin, hem de hiçbir şeyin olmadığı, tribün ve sahada her türlü rezaletin yaşandığı, seyir zevki açısından 120 dakikada bir tek bile pozisyonun yaşanmadığı bir maçtı.
Futboldan söz etmeyeceğim çünkü ortada iki takım için de futbol yoktu. Aslında dün penaltı atışlarında ve sonrasında yaşananlar bir nevi ‘Yeni Türkiye’ diye yutturulmaya çalışılan iğrenç düzenin yansımasından başka bir şey değildi. Çünkü ‘Yeni Türkiye’de hesap verilebilirlik yok, orman kanunları geçerli.
Örneğin; hiçbir mahkeme kararı uygulanmıyor, Danıştay, Yargıtay gibi kurumlar ülkenin ayak bağı olarak gösteriliyor ve yaratılmaya çalışılan algı gün geçtikçe daha da kabul görür hale geliyor. Gücü elinde bulunduranlar her şeyi kendilerinde hak görüyor, karşılarındaki herkesi alabildiğine eziyor.‘Yeni Türkiye’nin bakanları, başbakanları hiçbir cezai yaptırımla karşı karşıya kalmadıkları gibi yapılan hırsızlıklar, yolsuzluklardan ötürü halk neredeyse özür dileyecek noktaya getiriliyor.
Örneğin; hiçbir mahkeme kararı uygulanmıyor, Danıştay, Yargıtay gibi kurumlar ülkenin ayak bağı olarak gösteriliyor ve yaratılmaya çalışılan algı gün geçtikçe daha da kabul görür hale geliyor. Gücü elinde bulunduranlar her şeyi kendilerinde hak görüyor, karşılarındaki herkesi alabildiğine eziyor.‘Yeni Türkiye’nin bakanları, başbakanları hiçbir cezai yaptırımla karşı karşıya kalmadıkları gibi yapılan hırsızlıklar, yolsuzluklardan ötürü halk neredeyse özür dileyecek noktaya getiriliyor.
‘Yeni Türkiye’nin elbette sportif olarak da bir karşılığı olmalı. Zekilerin, çeviklerin, ahlaklıların yerini; aptallar, çirkefler ve ahlaksızlar almalı. Sahada her ne yaparlarsa yapsınlar, cezai bir yaptırımla karşılaşmamalı. Kendine rakip olanı alaşağı etmek için her türlü iğrençliğe başvurmalı. Burası ‘Yeni Türkiye’ ve kurallar ona göre işlemeli.
Tüm bunların ışığında, Volkan Demirel ‘Yeni Türkiye’nin sembol isimlerinden biri olmalı, ismi yeni kurulacak statlara verilmeli, çocuklara-gençlera sempozyumlar düzenlenip onur konuğu olmalı –hatta gerekiyorsa onur konuğu olarak çağrılmalı-, heykelleri dikilmeli, adına turnuvalar düzenlenmeli. Çünkü ‘Yeni Türkiye’ye yakışır nitelikte bir sporcu.
Hırsızlar, dolandırıcılar, ülkeyi soyup soğana çevirenler nasıl geeken cezayı almıyorsa Volkan Demirel denen bu acayip şey de, ısrarla gereken cezayı almıyor. Rakibinin taşaklarına tekme atıyor geçiştiriliyor, Galatasaray tribünlerine taşaklarını gösteriyor geçiştiriliyor, götüyle top tutuyor kimse oralı olmuyor, Onur’a saldırıyor, Sabri’yle dalaşıyor, gazeteci tehdit ediyor vs vs. bitmiyor, bitmiyor.
Süper Kupa maçındaki penaltı atışları sırasında su içme merasiminden söz etmiyorum bile, herhangi Avrupa maçında bunu kimseye yaptırmazlar çünkü, daha ikinci denemesinde sarı kartı görür, bir daha yapamaz. Melo penaltıyı dışarı atıyor, sanki bir sevinç gösterisi yapıyormuş gibi Melo’nun üstüne çıkıyor. Bununla da yetinmiyor, soyunma odasında Melo’yu kastederek, sokak köpeklerinin zehirlenmesi çağrısında bulunuyor.
Ülke her açıdan boka saplanırken, futbolun bundan bağımsız olmasını beklemek aptallık. ‘Yeni Türkiye’ şiarıyla her şey yeniden inşa ediliyor, dizayn ediliyor.
’Yeni Türkiye’nin örnek futbolcusu da Volkan Demirel’dir. Bunca rezalete, kokuşmuşluğa, vukuata karşın, halen milli takım kaleciliği yapması, büyük bir kulübün koluna kaptanlık bandının iliştirilmesinin başka bir açıklaması olamaz.
Volkan gayet iyi biliyor ki, yaptıklarının karşılığı sadece 3-5 maç olacak, renk körlüğünden muzdarip tipler ‘adamsın’ diye kucak açacak, ülkenin milli takımı ona kucak açıp, medyada haşarı evlat mualemesi yapılacak ve bir sonraki vukuatına kadar her şeyi unutacağız.
Bir kez, sadece bir kez ‘ama’lı cümleler kurmadan ve taraftarlığınızı bir kenara koyarak oturup düşünün, sahada izlemek istediğiniz adam bu mu? Sorunun yanıtı ‘evet’se, başka konuşabilecek bir şey yok, buraya kadar yazdıklarımın bir geçerliliği de yok.
Bundan sonra olacakları söyleyeyim, medyada aslında olayı başlatanın Melo olduğu yazılıp çizilecek. Ortada hiç sebep yokken Melo’nun ortamı gerdiği, Volkan’ın da ‘tahrik’olduğuna yönelik tonla yazı okuyacaksınız. Zira Volkan’ın tahrik ölçeği bir garip! Herif Melo’nun üstüne atlıyor, Melo da olduğu yerde duruyor, hatta terbiyesizliğe yönelerek, Volkan’la tartışıyor. Senin Melo olarak yapman gereken, Volkan kardeşimiz tahrik olmasın diye donunu sıyırıp domalman (!)
Toplumun hiçbir alanında ‘yeter’ diyemiyoruz ve diyemediğimiz sürece de, her yol artık mübahtan öte, kabul görürlükten bir tık üste giderek, doğru’ya doğru yol alıyor.
‘Yeni Türkiye’de doğru olan Volkan’ın yaptıkları, yanlış ise Muslera’nın tebriği.
Volkan kardeşimizin canı azıcık sıkılmıştır, ilk milli takım kampında kendisine moral olması açısından şerefine mangal partisi düzenlensin, Galatasaraylı ahlaksız futbolcular da, Volkan abileri ile sarmaş dolaş pozlar verip, ‘Derbide olur böyle şeyler, burası milli takım, birlik, beraberlik vs vs’ diye bol gülümsemeli zamanlar geçirsinler.
Galatasaray yönetimine düşense, kibarlığı ve centilmenliği elden bırakmadan, Melo'nun sözleşmesini iptal edip, Volkan'dan kulüp olarak özür dilemektir. Çünkü 'Yeni Türkiye'nin kuralları bunu gerektiriyor.
Yaşasın ‘Yeni Türkiye’ve onun değerleri…
Not: Yazıyı bitirdim ve fotoğraf ararken, Volkan'ın hakkında söylenenler için dava açacağını okudum. İşte 'Yeni Türkiye' tam olarak böyle bir yer.
Not2: Bir ara fırsat bulursam Selçuk İnan, Yekta gibi arkadaşlar için bir yazı kaleme alacağım.