Türkiye’de son 13
yıldır milli irade adı altında yaşanan soytarılıklardan nice filmlere, nice
romanlara malzeme çıkacak kadar şey yaşandı.
Öyle çok uzaklara gitmeye gerek yok, sözünü ettikleri hokkabaz iradenin, işlerine gelmediğinde tekrarlanabilir olduğunu birlikte yaşadık.
Milli irade soytarılığının risklerini gördüklerinden, bu soytarılığı yeniden tahsis etmeye gerek kalmadan, ilelebet sürdürebilmeleri için şehirleri tankla, topla dövdüklerini de yaşıyoruz.
Milli irade
soytarılığı öylesine bir soytarılık ki, meydanlarda öldürdükleri gençlerin
annelerinden tutun da, insanların dini kimliklerini yuhalatmaya kadar giden bir
soytarılık.
Anasını boyayıp,
babasına satan pezevenkler gibi dostlar dilediğinden düşman, düşmanlarsa aniden
dost olabiliyor. Bunu yapanların kaypaklığını, yavşaklığını eleştirmekten
vazgeçeli çok zaman oldu zira oturdukları kanlı ve kirli koltuklardan indikleri
gün, katillikten, hırsızlığa, soygunculuktan vatan hainliğine açılacak her
türlü davanın öznesi olacaklar. Onu korumak için elbette girmeyecekleri kılık, yapmadıkları
soytarılık ve yalamayacakları tükürük yok. Ülkeyi gözleyen ve izleyen bunları
yaptıklarını zaten görüyor.
Fakat bir güruh
var ki; Müslüman vicdanından, temizliğinden dem vurup, siyasi İslam
edebiyatıyla bunları destekleyen, işte o güruh cidden acınası halde.
Neyi
savunacaklarını bilmeden, kendisine atılan kemiğe koşulsuz ve şartsız koşup
sahibine veren köpekler gibiler.
Onlar, Türkiye ile Suriye sınırını temsil eden bariyerler kaldırılırken, reisin strateji dehasını sayfa sayfa yazıp, sosyal medyadaki kalemşör orospuları, türlü şirinliklerle bu olayı kutladılar.
Onlar, Türkiye ile Suriye sınırını temsil eden bariyerler kaldırılırken, reisin strateji dehasını sayfa sayfa yazıp, sosyal medyadaki kalemşör orospuları, türlü şirinliklerle bu olayı kutladılar.
Onlar, devlet
Abdullah Öcalan’la görüştüğünü belgeleyen haberler çıktığında, reisleri “İspatlayamayan şerefsizdir” dedikten
sonra ağızlarından salyalar akıta akıta küfür ettiler. Reis “Evet ben onay verdim görüşmeyi” açıklamasının
ardından ise, hepsi minik barış güvencinleri olarak reisleri tarafından havaya
salındılar. Akan kanın durması gerektiğini her yerde dillendirip durdular. Kürt
meselesinin, ülkenin en büyük mesesi olduğunu söyledi minik barış güvercinleri.
Milli irade
soytarılığının ilk sekteye uğradığı an, reis çıktı, “Bu ülkenin Kürt meselesi yoktur” dedi. Havada salına salına
taklalar atan barışın temsilciliğini yapan minik güvercinler; devlet tankıyla,
topuyla, Kürt illerine girdiği anda, kanlı etle terbiye edilip, dövüşe
hazırlanan köpeklere döndüler. Hepsi artık PKK’nin kökünün kazınması
gerektiğini söyleyip, birkaç yıl önce vatan haini ilan ettikleri askere dualar
yağdırmaya başladı.
Onlar, Rusya ile derin
stratejik (!) ilişkiler kurulurken, Putin en büyük dosttu. Bu dostluğu kutsarcasına
hepsi, Avrupa Birliği’ne alınmamanın Türkiye’nin kaybı olmayacağını, gerekirse Şanghay
5’lisine katılıp, büyük oyunu bozdurmanın peşindeydi. Sonra bir de baktık ki;
Rusya artık Türkiye’nin en büyük düşmanlarından biri haline geldi. Bizim
anasını boyayıp, babasına satan gazetecisinden, akademik unvanlı profesörüne,
ondan sosyal medyadaki ne idüğü belirsiz it sürüsü durur mu? Durmaz, Putin’e
sallamaya başladılar. Üstelik meselenin içine Rus kadınlarını sokup, şakalar
yapan bile vardı.
Onlar, İsrail’i
katil devlet ilan ettiler. Reis, “Dünya
5’ten büyüktür” edebiyatıyla, Gazze’deki İsrail ablukasını ve insanlık dışı
uygulamalarını, -her ne kadar fotoşopla hıncahınç doldursalar da- BM’de birkaç
kişiye şov niyetine çıkıp söyleyince, Mavi Marmara üstünden sözümona ne denli
vicdanlı olduklarını gösterircesine, İsrail’e ağızlarını açıp, gözlerini yumup
saydırmaya başladılar. Miting meydanlarında, rakiplerini İsrail dostu olmakla
suçlayıp, davanın kutsallığını anlatakoyuldular. Sonra baktık ki, İsrail zaten
Türkiye’nin dostuymuş.
Bakalım şimdi
nasıl çevirecekler? Devleti yönetenleri hiç merak etmiyorum çünkü onların
türünü iyi biliyorum. Benim merak ettiğim, “Gazze
bizim namusumuzdur” deyip, yarın buna kılıf bulup namusunu satacak pezevenklerde.
Hangi süslü kelimelerle namuslarını satacaklar?
Valla isteyen
kızsın, isteyen darılsın, isteyen de götüne patlıcan soksun ama dünyadaki
örneklerinde de, Türkiye’de de gördüğümüz ve neredeyse her gün yaşadığımız
sürece siyasal İslam denen şeyin namusunun olmadığını ve en namussuzluların
bile yapamayacakları şeyleri yaptığını anbean yaşıyoruz.
Yeni dostunuz
hayırlı uğurlu olsun. Zaten katil İsrail devletinden farksız uygulamalarla, birbirine
bu denli yakışabilecek iki dost olamazdı. Bundan kelli, Netanyahu ve Reis kahvelerini
höpürdetirken birbirlerine, Gazze’de ve Kürt illerinde nasıl adam
öldürdüklerini anlatıp, şen kahkahalarıyla ortamı iyice yumuşatırlar.
Namusunu satan
pezevenktir, bunun da başka bir söylemi yoktur.