Yazının ana
fikrini ilk cümleden vereyim, hepimiz rahatlayalım.
Başkanı kifayetsiz,
yönetimi beceriksiz, futbolcusu yeteneksiz, teknik direktörü bariz işlevsiz bir
takıma sahibiz. Yazının ana fikrini, başında verdiğim için okumasan da olur.
Böyle uzun
aralıklarla yazınca, haliyle geniş bir toparlama yapmak gerekiyor ama bunlara girersem,
muhtemelen bu yazı, destansı bir metin haline geleceğinden kısa kısa özetlemem
gerekiyor.
Galatasaray’ın
Şampiyonlar Ligi’nde bir bok yapamayacağını, şampiyonluğun kazanıldığı gün, “Hamza görevde kalırsa, Ocak ayını göremez”
diyerek, belirtmiştim.
Millet 4. yıldız
sarhoşuyken; saçma sapan futbol romantizmine ve taraftar coşkusuna kapılmadan kafası
çalışan herkes dillendiriyordu bunu. Çünkü kazanılan şampiyonluğa rağmen sahada
oynanan futbol, bas bas bağırıyordu, tünelin ucunda ışık görülemediğini.
Geçtiğimiz sezon
berbat bir futbolla, muhteşem bir Muslera ve ona yakın olmasa da harika bir
Sneijder sayesinde şampiyonluğa ulaştı bu takım. Hoş, halen sadece Muslera’nın
sayesinde olduğunu düşünenlerdenim.
Koca yaz dönemi,
taraftara anlatılan masallarla geçti. Biz ülke insanı olarak gereğinden fazla
gerizekâlı olduğumuz için bir süre sonra söylenen yalanlara da inanmaya başladık.
Misal ciddi ciddi Zlatan’ın geleceğini filan düşünmeye başladı millet.
Yönetim tek
atımlık kurşunu Podolski ile harcayarak, artık isyan noktasına gelen taraftarın
ağzına bir parmak balı çaldı, sonra yalanlara devam etti. Sezon sonunda “yıldızlar alacağız” cümlesinden, “kendi yıldızımızı üretmek zorundayız”a
kadar geldik. Bu yıldız üretmek filan külliyen yalan ve içi boş cümleler, bunu
ayrıca tartışmak gerekir.
Sezon başladı, yangından
mal kaçırır gibi, oyuncu yollamaya başladık. Değerini bulan oyuncunun
satılmasından yanayım ama giden adamların yerini doldurmak için aldığımız
adamlar, pazara gece karanlığında çıkan garibanın domates, kabak toplamasından
hallice oldu. Melo’yu gönderiyorsun, açığını Jem sikim Karacan’la, Bilal’le
filan doldurmaya çalışıyorsun. O bölgede oynatabileceğin tek adam Jose’yi maça bile
almıyorsun. Ki, Melo’dan doğan boşluğu doldurabilecek biri de değil bu
İspanyol.
“Şu ligin en kötü iki takımı kim?” diye sorsalar, daha ilk haftada Mersin ve
Osmanlıspor derdim. İçeride bu takımları yenemiyorsun. Gol kaçırmışız da, üstün
olan bizmişiz de vs vs. Lan omurilik soğanınızı sikeyim sizin, bir zahmet üstün
ol zaten, onlara karşı da eziliyorsan, siktir git PTT 1. Lig’e.
Takımda golcü
diye Burak ve Umut Bulut var. İkisi de top class golcü değiller. Umarım malın
biri çıkıp da, Burak Yılmaz kral filan demez. Biri artık pres bile yapamıyor,
pres yapmayı kesilmekten son anda kurtulup Show Ana Haber’e çıkan sığır gibi
koşmak sanıyor, diğeri 25 tane pozisyon bulup, onların 11’ini ezip, 8’inde topu
ayağından kaçırıp, 3’üne doğru vuruşu yapamayıp, 2’sini gole çeviriyor. Böyle
iki adam, Galatasaray’ın forveti, üstelik bütün sezon boyunca da bu iki herifle
yola devam edeceğiz
Çıkar şimdi
değerini içinden, hadi amına koyayım. Hadi lan, çıkart da göreyim. Senin o
bölgeye bir değer çıkartmanla, benim götümden alev saçan ejderha çıkartma
ihtimalim aynı. Sinan Gümüş diyor, çocuk Türkiye’de ligde bile oynatılmıyor,
sonra pat diye Atletico Madrid maçında oynatıyor.
Beyzade, maçtan
sonra, “Maalesef her maçta galibiyet
bekliyoruz” diyor. Lan sen Granada’nın mı yoksa Empoli’nin teknik direktörü
mü sanıyorsun kendini. Çalıştırdığın takım Akhisar Belediyespor değil,
Galatasaray. Beklentiyi yüksek tutmayalım eyvallah, e amına koyayım senin
Osmanlı’yla Mersin maçlarında da galibiyet beklemeyelim mi? Muhabbet kuşu
sevenler derneği mi orası yavşak! Galatasaray taraftarı galibiyet bekler. Bu
takım Manchester United’ı, Barcelona’yı, Real Madrid’i, Arsenal’i, Juventus’u
filan yenerken, Ramiz Köfte’de az acılı köfte mi yiyordun?
Başından beri
söylüyorum, çıkıp adam gibi “Paramız
yok, bir sonraki sene Avrupa kupalarına katılamama riskimiz var, borç yükü çok
fazla, o yüzden transfer yapamıyoruz” deseler, ağzımı açarsam, o açtığım
ağzımın ortasına sıçsınlar. Bir takım her sene şampiyon olamaz, her sene
başarılı olamaz. Bunları bilmiyor değilim, bilmesem 14 sene şampiyonluk
görmememe rağmen Galatasaraylı olmazdım.
Başkan sıfatlı
adam televizyona çıkıyor. Söylediği şeylerin yarısı yalan, yarısı kulaktan
dolma. Herif, sanki sürekli saunadan yeni çıkmışçasına o terli suratıyla ekran
kirliliği yaratması yetmezmiş gibi, milletin aklıyla alay ediyor. Bu herife
sonra gireceğim, yazmaya başlarsam bitmez.
Bu takımın kadro
mühendisliği tepeden tırnağa yanlıştır. Ağı paramparça olmuş pantolon gibi mal
meydanda. Bala göte bir sezonu kurtarırsın ama birileri doğru hamleler yapar ve
o şans artık yanında olmaz. Ligin tepesine bakın, ne demek istediğim daha iyi
anlaşılır. Gerçi böyle deyince, “transfer
obezi”filan oluyoruz. Sanki ben sadece transfer istiyorum, gelsin Zlatan’lar,
gitsin Rooney’ler filan diye düşünüyorum sanki.
Avrupa’daysa o
şansı adamın bir tarafına sokarlar. Rasyonel düşünüp, doğru kararlar alınmadığı
sürece de, bu işleyiş kronikleşir.
Galatasaray’da
her şey yanlış. Bak hocam, sezonun 4. haftası gelmiş ve Galatasaray gibi bir
takımın forma reklamı yoksa, bunun üstüne yorum yapılmaz. Halen aptal aptal
argümanlarla yönetim, Hamza savunuculuğu yapılıyor.
Bunların yaptığı şuna benziyor; herifin biri metrobüste pantolunundan dışarı 20 santimlik yarrağı çıkmış, üç tane akıllı (!) “Ya arkadaşlar lütfen hemen galeyane gelmeyin. Fermuarı açık olmayabilir, o gördüğünüz de belki elidir” diye savunmaya geçiyor. Aynen durumunuz bu. Koskoca yarrağı, başka şeylere benzetiyoruz.
Her tarafı dökülen bir kulüp haline gelmeye başladı Galatasaray. Benim kabullenemediğim şey budur.
Bunların yaptığı şuna benziyor; herifin biri metrobüste pantolunundan dışarı 20 santimlik yarrağı çıkmış, üç tane akıllı (!) “Ya arkadaşlar lütfen hemen galeyane gelmeyin. Fermuarı açık olmayabilir, o gördüğünüz de belki elidir” diye savunmaya geçiyor. Aynen durumunuz bu. Koskoca yarrağı, başka şeylere benzetiyoruz.
Her tarafı dökülen bir kulüp haline gelmeye başladı Galatasaray. Benim kabullenemediğim şey budur.
İşin futbol
meselesine gelince, bana Sabri’yi sağ bek diye, Emre Çolak’ı Aydın Yılmaz
misali, ‘ha oldu, ha olacak’ diye, Umut
Bulut’u golcü diye, Jem Paul’ü orta saha diye yutturmaya çalışmasın kimse. Aynı
oyunu izliyoruz, kimin ne bok olduğunu sahada görüyoruz. Ama herkes futbol
uleması siktiğimin ülkesinde. Sabri iki orta yapıyor, mest oluyor bu salaklar.
İsim isim gitmek de istemiyorum fakat bu takımı neresinden tutsan dökülüyor.
Uzadıkça uzadı
zira bu kadar uzun yazmak da istemiyorum. ‘Harç bitti yapı paydos’ diye bir söz
vardır, Galatasaray tam olarak bu tanıma uyuyor. Transfer sezonu bitti, artık
Hamza’nın götünden kuş çıkartmasını bekleyeceğiz. Koskoca 3 kupalı hoca, boru
mu lan! Siz bekleyedurun, her zaman yaptığım gibi öncesinden yorumumu yapayım;
Galatasaray’dan bu sezon bir bok olmaz. Olmayacak diye, sevmeyecek miyiz? Hayır
aksine daha çok seveceğim ama bütün yaz eleştiren insanlarla ‘vizyon, kupa, 4. yıldız’ diye taşak
geçtiniz, sıra bende. Bütün sezon taşak geçeceğim, muhteşem futbol bilginizle. Böyle
cümlelerden sonra “Umarım göt olurum” derdim, mal meydanda, zerre korkmuyorum.
Hamza’nın hoca
olmadığını er ya da geç kabul edeceksiniz. Hamza’nın çapı Akhisar’dan, Milli
Takım’da yancılıktan öteye gitmez. Hamza’nın hocalığını Denayer’in
açıklamalarından anlamak yeterli, bir oyuncu transfer etmişsin ve o oyuncuya “Sağ bek oynar mısın?” diye soruyorsun.