14 Mayıs 2013 Salı

Irkçılığın yaşanmadığı ülke: Türkiye


Ne vakittir doğru düzgün yazamadım, kişisel sıkıntılar, bu ülkedeki futbola bakışın çarpıklığı, insanların iki yüzlülüğü, çoluk çocuğun buraya gelip sürekli küfür etmesi vs. vs. derken, iki aya yakındır tek kelime yazamadım. Bloğu wordpress'e taşımaya çalıştım, tonla hata oldu, ondan da vazgeçtim, kaldığım yerden devam edeyim dedim.

Derbi diye yine rezalet izledik. Neredeyse gelenekselleşmeye başladı bu rezalet. Aktörler bilindik Volkan, Sabri, Emre, Meireles. Biri taşaklarını avuçlar, diğeri el ense çeker, öbürü gırtlak sıkar; bunun adı da 'dünya derbisi' olur. Her zaman olduğu gibi haksız kimse yok.

Volkan adam öldürmeye teşebbüs ettiği için haklı, Meireles Portekizce'de "Evimize hoşgeldiniz" anlamına gelen taşak sıvazlarken haklı, Sabri auta çıkan bir top için kavgaya sebebiyet verdiği için haklı. Sorsan, hepsi haklı. Suçlu kim? Suçlu derbi diye bu soytarılığı izleyen milyonlarca gerizekalı olarak bizleriz. Fillerin tepindiği sahnede, çimen olmaya hep razı olduk.

Hep karşı tarafın haksızlığını, kendimizin haklılığını savunmak için yapılan pisliklere göz yumduk. Bir kez bile, "yeter" diyemiyoruz. Bunu söyleyemediğimiz için sahada futbolcu kılıklı hayvanların yaptıkları bir süre sonra normal gelmeye başlıyor.

İşin bu boyutunun yanı sıra, aslında şu derbiyle ilgili konuşulacak temel mesele, tribünden sallanan muzdur (muhtemelen cinayet meselesini soracak vardır, yazısını yazdım, 13 Mayıs tarihiyle duruyor, zamanı gelince koyacağım).

"Türkiye'de hiç ırkçılık olmadı" diye koskoca bir yalan dönüyor. Aslında biz siyahları çok severmişiz, geleneksel misafirperverliğimiz buna müsaade etmezmiş, muzu sallayan "hayatım boyunca ırkçılıkla mücadele ettim" diyor, televizyonlar bu olayı normalleştirmeye çalışıyor.  Ülkenin başbakanı bile çıkıp "biz ırkçı ve bencil bir millet değiliz" diyorsa olayın tıpkı Zokora vakasında olduğu gibi kapatılacağı aşikardır.

Biz hep kendimizi kandırıyoruz, bu ülkede ırkçılık olmadığını söyleyerek. Balık hafızalı olduğumuz için unutuyoruz her şeyi.

Bu ülkede ırkçılık olmadığı için Galatasaray tribünlerinden "Kahrolsun İsrail, o. çocuğu Balili" diye bağırıyoruz.
Bu ülkede ırkçılık olmadığı için Beşiktaş tribünlerinden "Sivaslı ayılar, İstanbul'da ne arar" diye bağırıyoruz. (Eboue konusunda yediğim küfürlerin haddi hesabı yoktu, hatta en son biri orospu çocuğunun yorumu halen duruyor, Beşiktaş tribünlerinde ırkçılığın olmadığını görmek için bkz yazının sonundaki fotoğrafa. Herkes kendini kandırmaya devam etsin. Yazının ana fikrini anlarsan, söylediğimi de anlamış olursun.)
Bu ülkede ırkçılık olmadığı için Fenerbahçe tribünlerinden Drogba'ya Eboue'ye muz sallıyoruz.
Bu ülkede ırkçılık olmadığı için Trabzon tribünlerinde "Ermeni Oğuz'a Trabzon'da soykırım" diye bağırıldı.
Bu ülkede ırkçılık olmadığı için yurdun dört bir yanında Diyarbakırspor için "PKK dışarı" diye tezahüratlar yapıldı.

Sokakta işler farklı mı peki? Köpeklere 'Arap' isminin verildiği, Alevi'yi, Laz'ı, Kürdü, Ermeni'yi, Rum'u, Yunan'ı tarih kitaplarında bile aşağıladığı bir ülkede "ırkçılık bu ülke sınırlarına girmemiştir" yalanıyla insanları kandırmaya devam ederiz belki. Ya da aslında bunların ırkçılık olmadığı masalıyla eğleriz.

Bu kadar olayı kulak arkası edip, hiç yaşanmamış mı sayacağız? Bu yaşananlara rağmen halen ırkçılığın olmadığını mı varsayacağız? Ülke imajı diye, sallanan muzları görmemiş gibi mi yapacağız? Tehlike burada başlıyor işte. Sen sahanın ortasında aleni olarak siyahi bir futbolcuya küfreden futbolcuna ırkçılıktan ceza vermezsen, ülkenin milli takım kaptanlığını koluna takmaya devam edersen, yaşanan onlarca olayı sumenaltı edersen, o tribünlerden muz da sallanır, 'maymun' diye bağırdığın adama saldırmak için sahaya da dalarsın, televizyonda çıkıp 'bunlar saatçi' diye aşağılarsın da.

Şu olay görmezden gelinmesin artık. Görmezden gele gele iş muz sallamaya kadar geldi işte. Olayın üstünü kapatmak için muz sallayan yaratığı televizyonlara çıkartıp "hayatım boyunca ırkçılıkla mücadele ettim" yalanına inanacak kadar aptal mıyız biz? Olay yaşanmıştır ve cezası verilmelidir.

Galatasaray Kulübü, eğer bu olayın üstüne gitmezse, onlar da muzu sallayan kadar suçludur ve yapılan ırkçılığın ortağıdır. FIFA mı FIFA'ya gidilsin, UEFA mı UEFA'ya gidilsin ama bu işin takipçisi olunsun. Böyle bir olayda ortaya karakter koyamayan bir kurum, "ben dünya kulübüyüm" iddiasında bulunmasın.

Drogba dün o yazıyı yazmasaydı, medyanın umrunda bile olmayacaktı bu hadise. Tribünden sallanan muzu "Derdiden ilginç kareler" diye sunan medyanın, ırkçılık karşısında duruş göstermesini düşünmek aptallıktan başka bir şey değil.


Onlar Türkiye'de ırkçılık olmadığı için İtalya'daki ırkçılığı konu alan haberler yapıyorlar. Bizim ülkemizde yaşanmıyor ya, ondan olsa gerek.


Tribünde muz sallanıyor, onun haberini yapmıyorsun ama tribünde muz sallayan adam "Ben ırkçı değilim, Drogba hayranıyım" diye televizyona çıkıp iğrençliğini aklamaya çalışınca, onu haber yapıyorsun. Öyle de ahlak sahibi bir medya sahibiyiz. Bu ülkede her kurumda şerefsiz, ahlaksızlık mevcut ama hiçbirisi medya kadar olamaz.

(Kimse çıkıp da, Drogba'nın yazdıklarının haber yapılmasını örnek göstermesin. Tribünde sallanan muzu sallayan yaratığı haber yapmayıp, sonra aynı yaratığın aklanma çabasına yardım için haber yapmak, şerefsizlikten başka bir şey değildir.)

Irkçılık bu ülkenin genlerinde var, bıraksın herkes kendisini kandırmayı. Sadece tarih kitaplarına bakmak, ülke topraklarında türetilmiş atasözlerine bakmak bile bunun için yeterli.


Yazıda bahsi geçen ırkçı olmayan, asla ırkçılık yapmayan taraftar tipolojisi. İyiye sahip çık, kötüye "yaaaaauuuv olur böyle şeyler de". Tam embesil mantığı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder