İktidarda ve ruhunu birkaç kuruş için satmış kalemleri, büyük panikte. Paniğin sebebi bir genç kız cinayetinden sonra, toplumda çıkan sese kayıtsız kalamamak. Çünkü eğer kayıtsız kalırlarsa, kendileri açısından en geniş kitlede olan kadınlar avuçlarından kayıp gidecek.
O yüzden, sesleri herkesten yüksek çıkmaya çalışıyor, olayın Müslümanlık'la ilgisi olmadığını anlatmaya çalışıyorlar, Özgecan Aslan cinayeti ve sonrasında yaşadığımız "En yüksek benim sesim çıktı, en çok ben tepki gösterdim" oyununa, ilk sıradan bilet kapma çabasındalar.
Oysa eğer aptal değilsek ve 13 yıl boyunca, toplumun her kesiminden kadınları; nasıl hedef tahtasına koyduklarını, nasıl aşağıladıklarını, nasıl küçümsediklerini hatırlarız.
Daha bir yıl önce Twitter'ın baş belası olduğunu söyleyip, 'Twitter falan hepsinin kökünü kazıyacağız" diyen ülkenin başındaki zat, bugün aynı mecradan "Kadını korumasız, aciz görerek ona şiddet uygulayan her kim olursa olsun alçaktır, zavallıdır" diyebililiyor.
Peki aynı zatın "Erkekle kadın eşit olamaz, fıtrata ters" demesini unuttuk mu?
"Bir tane kadın mıdır, kız mıdır bilemem" demesini hatırlıyor muyuz?
"Kadına şiddet abartılıyor" dediğini,
Kadın dernekleri toplantısında "Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum" demesini,
Münevver Karabulut için söylediği, "Kendi başına bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya. Davulcu, zurnacı kızmasın. Bununla ne demek istediğimi anlıyorsunuz" sözlerini
2006 yılında AKP Çankırı Milletvekili Hikmet Özdemir'in TBMM’de "Kadınların cehennemlik olduğunu ancak kocasına itaat ederse cennete gidebileceğine" dair dağıttığı broşürü,
Orman ve Çevre Bakanı Veysel Eroğlu'nun, kendisinden iş isteyen kadınlara "Evdeki işler yetmiyor mu?" karşılığını,
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in "Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, anası ölsün" dediğini,
AKP Ünye Tanıtım ve Medya Başkanı sosyal medya üzerinden başı açık kadınlara yönelik olarak, "Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralıktır" iğrençliğini,
Dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, şimdinin Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin'in, "Medya olayları abartıyor. Kadına yönelik şiddet algıda seçicilik" dediğini,
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek'in, "Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek" saptamasını,
Dönemin Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün, "Türk kadını evinin süsüdür, erkeğinin şerefidir" dediğini,
AKP Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın kadın gazetecilere bacak arasını göstererek, "Ben de sizin bacak aranızı çeksem" demesini,
AKP İl Genel Meclisi Üyesi Erhan Ekmekçi'nin "Kızlarımız okuyor ama bu seferde erkeklerimizi evlendirecek kız bulamıyoruz" demecini,
AKP Milletvekili ve İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün'ün, "Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masum" söylemini,
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, "Kadın ise, iffetli olacak. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak" demesini.
Bunların hepsini unuttuk mu? Kadını sürekli aşağılayan, aciz bir varlık olduğunu, erkeğine itaat etmesini söyleyen, kendi bedeni hakkındaki kararları almasının tecavüzcüden daha büyük suç olduğunu öğütleyen, hor görülen, kendi yarattıkları namus ve iffet kavramlarıyla test edilen canlı türü olduğunu sürekli kafasına vura vura söylemelerini hep unuttuk yani!
Bugün çıkıp, "İyi hal indirimi verilmeyecek", "En ağır cezayı alacak", "Bu davanın takipçisiyiz" sözlerinin hepsi toplumun gösterdiği topyekûn tepki karşısında verilmiş sahte kabadayılık örneğinden başka bir şey değildir.
Bu konuda samimi olsalardı, Bingöl'de 16 yaşındaki bir kıza 5 uzman çavuş tecavüz ederken, serbest bırakılmalarına karşı da duruş gösterirlerdi,
Sakarya'da 2'si polis, 34 kişinin tecavüz ettiği N.Ç. davasında polislerin sorgularının ardından serbest bırakılmalarına tepki gösterirlerdi,
Amasya İl Özel İdare Müdürü'nün 13 yaşındaki ufacık kızla birlikte olmak için para vermesini, o kıza defalarca tecavüz etmesine de ses çıkartırlardı,
Siirt'te Gazi İlköğretim Okulu'nda, ikisi kardeş 4 kız çocuğunun tecavüze uğradığı haber yapılınca, dönemin Siirt Valisi şimdinin Kırşehir Valisi Necati Şentürk'ün gazetecilere,"Bu olayı neden haber yaptınız?" dediği anda görevden alırlardı.
Şimdi ağızlarından köpük çıka çıka "Hesap soracağız" diyenler, bu olaylar karşısında tek kelime bile etmedi, hatta olayların medya tarafından abartıldığını söyleyerek, günah keçisi olarak medyayı ilan ettiler. Çünkü iktidarlarının bekası, ufacık kızların 39 kişinin tecavüzüne uğraması, şerefsiz bir polisin 13 yaşındaki kıza tecavüz etmesinden ya da neredeyse herkes tarafından tecavüze uğrayan bir genç kızdan çok daha önemli.
Yeter ki, bu hırsızlık düzeni devam etsin, bütün istekleri bu.
En acısı, bugün besledikleri bazı kadın kalemşörlerin, bu zihniyeti cansiparane savunmaları. Yazdıkça batıyorlar, çırpındıkça içinde bulundukları bok çukurunda biraz daha kirleniyorlar. Sadece sussalar bile, daha onurlu, şerefli ve haysiyetli davranmış olurlar ama onlar boka bezenmek için yarış içindeler.
Ne demişti, bugün ülkenin başında bulunan zat, "Sesin çok yüksek çıkıyor. Biliyorum ki, sesinin bu kadar çok yüksek çıkması, bir suçluluk psikolojisinin gereğidir."
İşte tam da bu yüzden bugün sesleri çok yüksek çıkıyor. Çünkü hepsi bir suçluluk psikolojisi içinde.
Cümleyi şöyle tamamlamıştı; "Öldürmeye gelince siz öldürmeyi iyi bilirsiniz."
Evet, öldürmeye gelince, siz öldürmeyi iyi bilirsiniz...
Ve evet haklısın, "Kadını korumasız, aciz görerek ona şiddet uygulayan her kim olursa olsun alçaktır, zavallıdır."
Sizler de alçak ve zavallılarsınız...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder