Ne vakittir futbol yazmıyordum, birkaç günden bu yana medyadaki iğrenç haberleri ve sidik yarışını görünce dayanamadım.
Önce Hamit Altıntop'tan başlayalım. Fenerbahçe'yle girişilen her transfer ne yazık ki, mide bulandırır hale geliyor. Bu iğrençliği yaratan spor basınından başkası değil. Herifler, taraftar nefretini körükleyerek, kaostan besleniyorlar.
Çünkü içerik açısından hiçbirinin, diğerinden farkı yok. Aynı boktan haberler, her takım için minimum 200 futbolcu transferi ve görünürde analize benzeyen kahve ağzı yorumlar.
Spor basını 2 yıldan bu yana alışkanlık haline getirdi Galatasaray'ın transfer ettiği oyuncuların 4-5 yıllık maliyetlerini hesaplaması. Geçen yıl Selçuk İnan'ın, dünyanın en pahalı oyuncularından biri olduğuna tanık olduk (!)
Hamit transferinde de benzer bir şeye tanık olduk. Bonservisine 2 milyon Euro verilecek bir adamın maliyetinin 15 milyon Euro olduğunu görüyoruz. 29 yaşında, Almanya'nın en büyük iki kulübünde forma giymiş, dikiş tutturamasa da, Real Madrid gibi bir takıma transfer olmuş adam hakkında yazılabilecek tek şey "Maliyeti 15 milyon Euro" diyorsanız, götün bayrak taşıyanısınızdır.
Bak şimdi, hemen hemen aynı günlere denk geldiği için söylüyorum. Fenerbahçe 6.5 milyon Euro bonservis bedeli verdiği, adamı 4 milyon Euro'ya gönderiyor başlıklar "Hesaplar Dia'dan", "Dia'da zarar yok" diye başlık atılıyor.
Bunu yaparsan yavşaksındır, götsündür, puştsundur. Bir tarafta sürekli bindiriyorsun, vuruyorsun, atılan imzayı matematiğe, geometriye çeviriyorsun, diğerinin götünü yalamadığın kalıyor.
Gelelim Burak Yılmaz'a. 3 Temmuz'dan bu yana gelişen süreçte... Yok lan valla öyle demeyeceğim. Ama hangi cümlenin başına koysan, dikkat çekiyor, o yüzden şansımı deneyeyim dedim.
Burak Yılmaz'ın Süper Final'de 4-2'lik maçta oynamadığı için, Fenerbahçeli birtakım tipler (hatta tamamı amk) "Biz yapsak bu transferi, yöneticilerimiz içerideydi" diyerek, Emenike göndermesi yapıyor.
Oğlum akıllı olun biraz. Burak neden oynamadı 4-2'lik maçta? Bir düşün lan, düşün. Herifin burnu kırıktı. Emenike'nin durumu neydi peki? Hiçbir sakatlığı yoktu ve "Ben oynamak istemiyorum" dedi. şimdi tapeleri tıpa yaptırtma adama, anamalım benim.
Sen desene şuna, "Gökhan Ünal'ı almak için Burak'ı sattık, bir de üstüne para verdik, kendimizi hıyar gibi hissediyoruz" diye. Aslında içses böyle söylüyor ama dışarıdan boku atıyor. Ligin açık ara en iyi 3-5 oyuncusundan biriydi Burak Yılmaz. Almak istesen zaten alamazsın, keriz gibi çocuğu üstüne para verip yollamışsın, ehh haliyle bir bok atmak lazım.
Burak Yılmaz'ı Galatasaray aldı diye, kendini sikecek adamlar var. Niye bu kadar sinir yapılmış anlamıyorum. Biriniz çıkıp da, "Elimizdeki adamın değerini bilmemişiz" demiyorsunuz lan. Aynı şey Fenerbahçe değil de, Galatasaray'ın başına gelseydi, en azından kişisel olarak ben yerden yere vururdum. Bunlar burnundan kıl aldırmıyor ama. Bir kulüp hiç mi kendini eleştirmez, taraftarı hiç mi özeleştiri yapmaz. Sürekli birilerine bok atma çabası.
Hayır boku atan da, şike yaptığı tescillenmiş bir kulüp taraftarı. Belaltı mı vuralım amına koyayım, konuyu sürekli gündeme mi getirelim, ne yapalım anlamıyorum.
Transfer dediğin şey, görünürde şahane gibi görünse de, sahaya çıktığın zaman işler değişebilir, bunu hep gözönünde bulundurmak lazım. Ama Türk pasaportu taşıyan iki tane yetenekli adam Galatasaray'a transfer edildi, bu büyük başarıdır. Burak da, Hamit de (aslında bence yılın imzası Dany ve Umut'tur) çok başarılı hamlelerdir ve ederlerine bakıldığında yönetim başarısıdır.
Siz kendinizi sikedurun, dilerseniz götünüze Haydarpaşa'nın oradaki feneri sokun ama birilerinin becerisine de bok atmayı bırakın.
Yüzsüzlükte sınır tanımamak bu olsa gerek. Önce üstündeki lekeyi temizle, sonra başkasına leke at.
Hadi hadi, "Biz keriziz" diye iç sesini dış sese çevir, aramızda yabancı yok. Hem biz Avrupa'ya yollarsak elemanları, bizden sonra alırsınız, bu kıyağı da kimseye yapmayız lan.
Ambarat da bitmiş, benden duymuş olmayın.
Unutmadan, bu transferlerde imza atılmış değil, eleştirim genel tavradır. Göt olmam yani, merak etmeyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder