20 Temmuz 2010 Salı

Erdal Eren'ı 56 yılda ilk kez hatırlamak


12 Eylül'de yapılacak Anayasa referandumu yaklaştıkça herkes elindeki kartları sürmeye başladı. Biraz önce Başbakan Erdoğan, TBMM'deki grup toplantısında 12 Eylül döneminde öldürülen ülkücü genç Mustafa Pehlivanoğlu üstünden, referandumda 'hayır' diyeceklerini açıklayan MHP tavanına karşı tabana oynayan bir konuşma yaptı. Yetinmedi 18 yaşından küçük olmasına rağmen, kafa kâğıdı değiştirilerek idam edilen Erdal Eren'in de adını alarak (Gerçi Erdal Eran değil ismi, dersine iyi çalışmamış), bu kez sol kesime göz kıprtı.

12 Eylül'ün bu ülkede yarattığı travmayı ve tahribatı tekrar tekrar anlatmaya gerek yok. Ya da 12 Eylül'ün Türkiye'de hangi siyasal akımın önünü açtığını. Bugün herkes gayet iyi biliyor ki, siyasal islamın yükselişi 12 Eylül ürünüdür.

Türkiye'de siyaset, en kirli, el alçakça, en adi biçimlerde yürütülüyor. Yaşı 56'ya gelmiş bir insanın, hayatında ilk kez Erdal Eren ismini telaffuz etmesi, bu kirli ve adice siyasetin en belirgin örneğidir.

Konjonktüre göre, ağız değiştirmek, günün koşullarına göre siyaset yapmak, belirli bir çizgiyi tutturmadan herkese mavi boncuk dağıtmak, Türk siyasetinin en çok başvurduğu yöntemlerden biridir. Sadece AKP için değil, CHP ya da diğer siyasal partilerde de örneklerini görüyoruz.

İsmini bile bilmediği bir çocuğun adını anarak, referanduma yönelik siyaset yapmak, kimilerine hoş görünüyor olsa da, benim beynime ahlaki zaaf olarak görünüyor.

Bu denli 'demokrat' bir başbakanın, 3-4 yıl önce Taksim'e çıkmak isteyen emekçilere gösterdiği tepki, TEKEL işçilerinin direnişine karşı duruşu, milyonlarca işsize verdiği öğütlere baktığımda Erdal Eren'in adını ağzına almasını, kara siyaset örneği olarak görüyorum.

Bir ömür boyu Erdal Eren ismi aklına gelmiş midir acaba? Devlet eliyle işlenen bu cinayete hayatının hangi döneminde karşı durdu da, birdenbire anımsadı?

Bir referandum için Erdal Eren'i hatırlamak, Necdet Adalı'yı konuşmaya özne yapmak, Şafak Türküsü dizelerini okumak ve ardından gözyaşı dökmek; ne kirli, ne bayağı, ne pespaye bir siyaset örneği.

Anmayın kirli ağızlarınızla Erdal Eren'i, anmayın Serdar Soyergin'i, anmayın Hıdır Arslan'ı, anmayın Veysel Güney'i, anmayın Seyit Konuk'u, anmayın Ramazan Yukarıgöz'ü, anmayın İlyas Has'ı.

Darağacında sallandırılan, işkencehanelerden geçirilen, polis merkezlerinde kaybedilen gençlerin adını anmayın, kirli siyasetiniz için.

Oturduğuz o koltukların başat nedenidir 12 Eylül ve sonrasında yaşananlar. Şimdi kalkıp Erdal Eren'i ağzınıza dolayacaksınız, biz de "Vay lan helal olsun diyeceğiz."

Vay lan helal olsun....

Önce adını anacağınız adamın ismini öğrenin, anma işinde samimiyseniz anarsınız sonra.

Bu arada referanduma gitmeyeceğim. Birileri tarafından dayatılan "Bak işte ya ondansın, ya bundan seç birini" mantığını asla kabul etmeyeceğim. Ne 12 Eylül faşist cuntasının anayasasından yanayım ne de bugün dayatılmaya çalışılan sivil görünümlü faşist anayasadan yanayım.

Not: Ulaş, tamamen benim hatamdan kaynaklanıyor, düzelttim. Üstünden bir kez daha okumamam çok büyük aptallık olmuş. Teşekkür ederim düzeltmen için.

2 yorum:

  1. katılıyorum abi.her ikisine de karşıyız.ilki askeri darbeyle geldi,bu da %47'lik kesimin seçtiği bir adamın %53'ü yok sayan anayasasıdır.birilerinin kapalı kapılar ardında,halkı bilgilendirmeden yaptığı anayasayı da kabul edecek değiliz,darbe anayasasından kurtulmak için.

    ama şunu da söylemem lazım 56 yaşında bir adam bu yaşında da olsa,adını yanlış da söylese Erdal Eren'i anıyor,solcu görünüp hala bu ismi bir kere olsun telaffuz etmekten korkanlara ne diyeceğiz?

    YanıtlaSil
  2. her seçimde aynı şeyler halka sevimli gözükme ama şu varki seçim zamanları gerçek yüzlerini gösteriyorlar ama halkım ne kadar çıkarcı olduklarını anlamıyor

    YanıtlaSil