Tükürüğü anında tespit eden bir medya sahibiyiz. Fakat bir farkla, tükürenin giydiği formaya bağlı olarak değişiyor.
Tükürük sarı-kırmızılı formadan gelince anında tespit ediliyor, hüküm derhal veriliyor ve "Tükürdü, kırmızı kart gördü" başlığı atılıyor ancak sarı-lacivert formadan gelince ne haber yapılıyor ne de yorum.
Tükürüp tükürmediğini tartışmıyorum, kaldı ki kişisel yorumum Melo'nun takımda kalmamasından yana ama bu çifte standardın boku çıkmaya başladı. Galatasaraylı futbolcuların yaptıkları ya da Beşiktaş ya da Fenerbahçeli futbolcuların yaptıkları farklı değerlendiriliyor.
Melo'nun tükürdüğünü kabul edelim. Biri hakeme, diğeri rakibe tükürüyor diyelim. Elinizi vicdanınıza koyup bir zahmet söyleyiverin, birbirinin kopyası olan pozisyonda, şu yukarıdaki görüş farklılığını açıklayın.
Galatasaray'ın transfer ettiği her futbolcunun maliyeti imzası süresince hesap ediliyor ama Fenerbahçe ya da Beşiktaş'ın transferleri sadece yıllık ücretlerinden hesap ediliyor. Selçuk İnan transferinden bu yana basın böyle bir yöntem buldu. "35 milyon Euroluk futbolcu", "27 milyon Euro'ya mal oldu", "Galatasaray servet ödeyecek", "Karabük'ün maliyeti Sneijder kadar etmiyor"... Bu bizim başbakanın 6 sıfır hesabı gibi aynı. Her gittiği yerden liradan 6 sıfır atıldığını anlatıyor ama söz yatırımlara gelince liradan 6 sıfır atılmamış haliyle sürekli trilyondan söz ediyor.
Az biraz samimi olun pezevengin evlatları. Bazı tipler vardır, karşısındakine bilenir bilenir bir bok söyleyemez, eleman ortamdan ayrıldığı an bir laf söyler "lafı nasıl çaktım ama" diye böbürlenir. Basının durumu da aynı. Ne söyleyecekseniz lafı ıvır kıvır yapmadan açık açık söyleyin. Yavşakça yorumlar, sahtekar tavırlarla olmuyor.
Melo tükürmüş. Amın evladı, aynı yorumu Meireles için neden yapmadın? İlk akşam hiçbiri haber yapmadı, derbide böyle bir olay yaşanmamış gibi davrandı. Mecbur kalmasalar, haberi görmezden gelirlerdi de, sike sike görmek zorunda kaldılar.
Memlekette 500 bin satan gazetenin genel yayın yönetmeni el üstünde tutuluyor, gazete 500 bini geçtiğinde kutlama telefonları geliyor.
Hangi ülkede? Nüfusu 80 milyona dayanmış Türkiye'de. Oturup ağlayacağına, herif zafer kazanmış komutan gibi ortalarda dolanıyor.
Hah işte! Bu gazeteler neden bu kadar satıyor, neden ülke insanı gazeteciler için "abi işiniz yalan dolan" diyor? Şu yukarıda gördüğümüz örnekler için.
Bak hep söylüyorum. Bugün başbakanın götünü yalayan bütün adamları, hafızanızın bir kenarına koyun. O koltuktan indikten daha 10 gün geçmeden, göt yalayan adamlar neler söyleyecek neler.
Bu ülkede laf söylerken dikkat edeceksin. Ülkenin alayı sahtekar çünkü. Düşündüğünü dile getirmez, aklındakini diline yansıtmaz. Yansıtınca da 'orospu çocuğu' diye arkandan atıp tutarlar.
Şu ülkenin gazetecilerinin yüzde 95'inin yüzüne tükürmeye bile değmez. Karaktersizlik, genel karakterleri çünkü.
Melo'ya ilişkin de şunları söyleyeyim. Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil. Her tuzum var diyene koşuyor yavşak. Sahanın neresinde bir karmaşa var, bu herif orada. Lan, sen zaten mimlisin, sahada yangın çıksa, siktir git soyunma odasına. Umarım kadro dışı bırakılır, zaten formayı da hak ettiğini kimse söyleyemez. Bütün sezon dişe dokunur tek faydası Elazığ'da penaltı kurtarması oldu. Bir an önce sözleşmesinin feshedilmesi dileğiyle.
Yardımcı Cem Satman'ı da, kırmızı kart kararından ötürü kutlamak gerekir. Hemen önünde Gökhan Süzen'in, Hamit'e dirseğini görmüyor ama Melo'nun tükürüğünü çok daha uzakta tespit ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder