Benim penceremde, spor kulübü taraftarlığı hayatın eğlenceli yanlarından biri. Elbette kızıyoruz, seviniyoruz, hiddetleniyorum ama özü bu. Ancak bu ülkede yaşayan canlıların (canlı diyorum çünkü insanlık başka değerler barındırıyor) çoğu, hayata tutunma yolu olarak taraftarlığı seçiyor. Her tür kimliğinin üstünde, önce Fenerbahçeli, önce Galatasaraylı, önce Beşiktaşlı geliyor. Bu yüzden, taraftarı olduğu kulübe ait herhangi birine, olguya, değere laf söylendiğinde, sanki anasına küfredilmiş gibi görüyor.
Dün akşam, İstanbul'un en önemli tarihi yapılarından biri olan Galatasaray Üniversitesi yanıp kül oldu. Binayla birlikte, yerine bir daha asla konulamayacak kitaplar yandı. Bir tarih yanarken, sadece ismi 'Galatasaray' diye sevinen yığınları hep birlikte gördük. Şundan eminim, tam tersi olsaydı da, yani Fenerbahçe Üniversitesi yansaydı sevinen Galatasaraylı yığınlar görecektik.
Bir tarihin yanmasına sevinmek, insanın aklına Nazi Almanyasını getiriyor. Propaganda Bakanı Goebbels, ülkede sanatın Nazi eşgüdümü olması için ulusal çapta bir eylem ilan eder. Bu eylem "Edebi ateşte yakarak tasfiye etme" olarak bilinir. 10 Mayıs 1933'te öğrenciler, pek çok üniversitede "Alman olmayan" 25.000 kadar kitap yakar, yürüyüş düzenlenir. Bu eylemi "Alman Olmayan Ruha Karşı Eylem" büyük bir zafer olarak nitelendirilir.
Düne geldiğimizde, Galatasaray Üniversitesi'nin yanmasını zafer çığlıklarıyla karşılayanların, 'iyi oldu' diyenlerin, 'o yangını söndüren itfaiye hortumunu sikeyim' diyenlerin, Goebbels ve onun taşıdığı zihniyetten zerre farkı yoktur.
Galatasaray Üniversitesi'nde yananlar, bu coğrafyada yaşayan herkesin ortak geçmişi ve kültürel zenginliğidir. Bunun farkında olmamak cahilliği bir yana, insan sıfatına bürünmüş kimsenin, 6 bin kitap yanarken, sevinmemesi gerekir.
Cidden bu yorumları gördükçe insan korkuyor, yaşadığı ülkeye ve o ülkenin insanlarına dair tüm umudunu yitiriyor.
Öte taraftan biz bu ülkede, değil kitaplar, insanlar yakılırken, dükkanları yağmalanırken, süngüden geçirilirken, evlerine bomba atılırken, bile zafer çığlıkları atanları gördüğümüz için şaşırmamamız gerekiyor.
Boktan bir takım taraftarlığı için, yanan tarihe alkış tutmak, sevinmek, bunun üstünden geyik yapmak orospu çocukluğundan başka bir şey olamaz.
"Ben Fenerbahçeli'yim ama üzüldüm" diyenler de, bu iğrençliğin başka bir tarafından tutuyor. Çünkü 'ama'dan sonra gelen her şeyin yalan olduğu gerçeğini hepimiz biliyoruz. Yanan binlerce kitaba ve koskoca bir tarihe üzülmen için desteklediğin takımı dile getirmen gerekmiyor, nereye ait olduğunu anlatmaya çalışman, o yüzden beyhude.
Bazı olaylar, gerçeklerin turnusolu oluyor, Galatasaray Üniversitesi'nde çıkan yangında da böyle olmuştur. Çocukluğumuzdan bu yana duyduğumuz "Türk insanı misafirperverdir", "Türk insanı hoşgörülüdür" vs. vs. cümlelerinin de aslında ne denli içi boş ve büyük bir yalandan ibaret olduğunu görüyoruz. Ülke insanı gerçekten de, gün geçtikçe daha iğrenç bir hal alıyor.
Binlerce insanın hayalleri, anıları, gençliği yanarken, taraftarlık edebiyatı altında sevinmeye bir isim bulamıyorum. Ne kadar düşünsem de, hangi kelimeleri biraraya getirmeyi çabalasam da olmuyor. Küfür haznemin geniş olduğunu düşünürdüm ama bu durum karşısında zayıf kaldı. O yüzden sevinenler, zafer çığlıkları atanlar, 'oh olsun' diyenler, siz şimdilik sadece orospu çocuğu ile idare edin. Belki bir adını koyan çıkar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder