26 Mayıs 2010 Çarşamba

Kesintisiz Adnan's devrimi

Adnan Polat başkanlığındaki Galatasaray'ın kadro seyr-i sefasını izlemekte güçlük çekiyorum. Başkanlığını tam olarak hissettiği sezon yani 2007-2008 yılında gelen isimlere baktığımızda Serkan Çalık, Barış Özbek, İsmail Bouzid, Emre Güngör, Barruso (kiralık), Orkun Uşak, Volkan Yaman, Carrusca, Servet Çetin, Hakan Balta'nın kadroya dahil olduğunu görüyoruz.

Bugün gelinen noktada, bu futbolculardan bazılarının zaten olmadığını, Hakan Balta hariç diğerlerinin ise bu yıl gidici statüsünde kendilerine bilet aldığını gözlemliyoruz.

O sezon gelen mucize şampiyonlukta, Kalli zaten sezon bitmeden istek üzerine gönderilmişti. Sezonun son 6 haftasına Cevat Güler, Adnan*2 ve 'abi'lerden oluşan geniş bir teknik heyetle girilmişti.

Şampiyonluk gelip sezon bittikten sonra Michael Skibbe teknik direktörlüğe getirildi ve Adnan Polat başkanlığındaki Galatasaray yönetimi, kendi dönemlerindeki ikinci yeniden yapılanma hamlesine giriştiler.

O sezon gelen isimler arasında Yaser Yıldız, Ferdi Elmas, Morgan de Sanctis, Fernando Meira, Harry Kewell, Milan Baros, Serkan Kurtuluş, Alparslan Erdem ile birlikte Aydın Yılmaz ve Emre Aşık'ın da bulunduğunu görüyoruz.

Aynı sezon, Skibbe, Kocaelispor mağlubiyeti sonrasında 'postalanmış' ve Bülent Korkmaz göreve getirilmişti. Revizyon hastası Adnan Polat, Bülent'le atılan imza töreninde, "Sezon sonunda revizyon yapacağız. Bülent'le imzamız 1.5 yıl değil ömür boyudur" açıklaması yaparak, yine-yeni-yeniden kadroyu değiştireceklerini açık açık söyledi.

Tabii, sokaktaki çocuğun bile bildiği üzere Bülent Korkmaz da, sezon sonunda kendisine teşekkür edilerek (Bu da nasıl bir hadisedir anlamam. Adama 'Bülentçiğim seni kovuyoruz ama teşekkür ederiz' mi diyorsun) gönderildi ve Galatasaray'da bir kez daha yeniden yapılanma sürecine girildi.

Bu kez isim kimsenin itiraz edemeyeceği biriydi ve Frank Rijkaard getirildi. Adnan*2 yönetimi 2009-2010 sezonuna girilirken transferde hızlıydı ve hızlarına kimsenin yetişmesine imkân da yoktu. Yıldırım Demirören'i kıskandıracak nitelikteki transferlerde bu kez Leo Franco, Gökhan Zan, Caner Erkin, Elano Blummer, Mustafa Sarp, Jo Alves, Lucas Neill, Abdul Kader Keita, Ufuk Ceylan, Giovanni Dos Santos gibi isimleri dahil ettiler kadroya.

Rakamları unutmayalım diye parmak hesabı yapıp, üç yılda kaç kişinin geldiğine bir bakalım. Rakamla 28, yazıyla yirmi sekiz. Basit bir matematik hesabıyla 3. Yeniden Yapılanma döneminde sene başına ortalama 9 futbolcu geldiğini anlamak mümkün.

2009-2010 sezonu da, tüm hedeflerin kaçmasıyla sonuçlanınca 4. Yeniden Yapılanma dönemi başladı.

Şu ana dek, Çağlar Birinci, Mehmet Batdal, Ali Turan, Serdar Özkan, Musa Çağıran isimlerini kadroya dahil eden Adnan's Organization'ın geçmişinden hareketle bu 5 oyuncu ile sınırlı kalmayıp, rakamlardan hareketle minimum 5 futbolcu daha alınacağı aşikâr.

Şimdi niye bu kadar yazıp çizdik değil mi? Bunlar zaten herkesin bildiği şeyler. Kendisine sınırlar haricinde hedefler çizen, büyük oynayan kaç tane Avrupa takımı biliyorsunuz, her yıl manyak gibi transfer yapan? Ki, ismini yazmadığım ama az-çok tahmin ettiğiniz takımların bütçeleri ile Galatasaray'ın bütçesini karşılaştırmak bile deli saçması olur.

Bir şirket düşünün, başında bir genel müdür var. Sürekli kadrosunu değiştiriyor ama şirket istenilen düzeyde değil. Hangi şirket sahibi bu derece hoşgörülü olur? Daimi bir revizyon var ama ortada başarı yok.

Adnan Polat ve yönetimi (belki çok değerli isimler vardır ama ne yazık ki, bu hatalara ortakdır herkes) 3 yıldan bu yana, Galatasaray'da taşların yerini gereğinden fazla değiştirdi. Değiştirilecek taş kalmaması mı bekleniyor? Her yıl tonla adam alıp, maksimum iki yılda birilerini göndererek, her sezon başı "Hedefimiz bilmem ne" diyerek, kimi kandırmaya çalışıyor bu adamlar.

'Ben söylemiştim' anlamına gelmesin ama sezon ortasında 'Yetmez biraz daha transfer lazım' diye bir post vardı. Konu özetle, devre arası transferlerinin hata olduğuydu.

Dünya üstünde her yıl onlarca transfer yapıp başarılı olan bir takım var da, benim haberim yoksa, çok özür diliyorum bu yazıyı yazdığım için. Hatta ateşlerde yanayım. Ama günü kurtarmak ve yapılan hataları perdelemek için sürekli bir biçimde takım kadrosuyla oynamak, kulüp yönetiyormuş gibi değil de sanki CM oynuyormuş gibi davranmak Galatasaray Başkanı'na yakışmaz. Yakışmamanın ötesinde kimsenin babasının çiftliği değil o koltuk. Siyasi iktidarın fabrikaları, ormanları, arazileri sattığı gibi her önüne geleni alıp satamazsın. Haaa, yaparsın da bir gün o koltukta taklaya gelirsin.

3 yılda yapılan 28 transferin neredeyse hiçbirisi bu yıl takımda olmayacak. Toplasan en fazla 5 tanesi (ki abartılı bir rakam bu) yeni sezonda kadroda kalacak.

Ben de dahil olmak üzere bonservissiz alınan oyuncuların bir başarı olduğunu söyleyip durduk ama adamlara gelirken para ver, giderken para ver, astarı yüzünden pahalı geliyor.

Gidişatı pek parlak görmüyorum. Bunun şampiyonlukla filan ilgisi yok. Şampiyon da olunsa, böylesi bir gidişi başarı olarak görmek günü kurtarmaktan başka bir şey değil.

Galatasaray yönetiminin çok ama çok acil bir biçimde aklını başına devşirmesi gerekir. Böylesi sakat bir anlayışla kulüp idare etmek imkânsız. Kaldı ki, böyle bozuk para harcar gibi futbolcu harcamak bu kulübün geleneklerinde yok. Halka açılalım açılalım diye okyanusa kadar ulaştık, boğulmak üzereyiz, haberimiz yok...

Her şeyi bir kenara bıraktım; Galatasaray'da Sağlık Kurulu hâlâ görevdeyse ve değişmediyse Adnan Polat Türkiye'nin en başarısız başkanıdır.

Son söz: Bundan sonraki kurban Arda, Rijkaard ya da Adnan Sezgin üçlüsünden biridir. Gerçi, Adnan Sezgin "Tehlike anında imdat kolunu çeviriniz" tadında olacaktır.

Ya dur, siyasi mesaj da veresim geldi. "Kesintisiz Devrim"i bilmeyenler, araştırıp okuyuversin. Bu da benden kıyak olsun.

Herkese saygılar...

2 yorum:

  1. Güzel yazı olmuş. Benim kulübe olan inancım geçtiğimiz sezon tavan yaptıysa da, inanmak istemediğim ama adım gibi olacağını bildiğim yönetim hamleleri bir bir gerçekleşti. Büyük hayal kırıklığı içersindeyim.

    YanıtlaSil
  2. Asıl sıkıntı tüm sorunun teknik kadro içine aranması. Halbuki onları yönetmek konusunda kim kimi sorgulayacak ve kim kimi cezalandıracak? Öncelikle bunun cevaplandırılması gerekiyor. Altyapımızdan önceden adam gibi adamlar çıkar ve o adamları kemik kadroya dahil edip uzun yıllar başarıdan başarıya koşardık. Ama daha altyapıdan adam gibi birini koyamıyoruz. Bi Arda ve Sabri'ye kaldık. Bu kadar değişim olduğu zaman hangisi eğri hangisi doğru gözden kaçmaya başlıyor.

    Balık baştan kokuyor ama o balığın başı suçu kendinde değil, başka yerlerde arıyor.

    YanıtlaSil