İlk önce belirteyim, böyle bir olgu yok, bu tamamen benim uydurmuş olduğum bir kelime bütünü.
Hepimiz, az ya da çok gazete okuyoruz, tv izliyoruz o yüzden de neler olup bittiğini yakınen görebiliyoruz. 2010 Dünya Kupası başladığından bu yana eğer dikkatli baktıysanız, medyada yer alan trasfer haberlerinin daha 'zengin' olduğunu fark etmişsinizdir.
Bu "Kupa gazeteciliğinin" en önemli kuralı, maçları yakından takip etmektir. Maçlar özenle izlenir, parlayan futbolculara özel bir ilgi gösterilir ve kulüplerin ihtiyaçlarına göre de, haberler gün be gün yıldırım hızıyla okura ya da izleyene iletilir.
Şimdi ufak örneklerle yola çıkalım. Şili'nin ilk maçında Alexis Sanchez oynadığı futbolla herkesin dikkatini çekti. Atıksal beyinli 2 gazetecinin kafası aynen şu örnekte görüldüğü üzere çalışıyor.
- Alexis Sanchez hengi bölgede oynuyor?
- Sol kanatta ama sağ kanada da kayıyor.
- Kanat diyorsun yani?
- Evet abi, bariz kanat oyuncusu
- Tamam Hilmi. Peki kimin kanat oyuncusuna ihtiyacı var?
- Abi, soru mu bu? Tabii ki Fenerbahçe'nin.
- Tamam o zaman, "Fenerbahçe'de Alexis Sanchez harekâtı" haberini yapıyorsun. Araştır bakalım, hangi takımda oynuyor, kaç kere milli olmuş filan.
Örnekte görüldüğü üzere, iki kafadar, gazetenin spor manşetini kotarmış oluyor.
Tabii örnekler sadece bununla da sınırlı kalmıyor. Bu oyun-mevki-ihtiyaç üçleminde bir haberdi. Bir de, çaptan düşen-ihtiyaç-yaş üçlemi var. Nasıl mı? Bakın..
- Lan, Osman. Bu Fransızlar kupada patladı. Bunların alayının fiyatı düşer.
- Abi, deli misin, hepsinin pazarı 3-5 milyon Euro düştü.
- Osman, bu Henry'nin yaşı kaçtı?
- 33 oldu abi.
- Herif süre bile alamadı. Hem bak Barcelona şutlayacakmış.
- Evet abi Yaya Toure'yi de satıyormuş.
- Yapma lan. İkisini aldırabilir miyiz?
- Abi Toure'yi Mançester (Ömer Üründül şivesiyle) istiyormuş
- Pekala o zaman. Kim golcü istiyor?
- Abi Fenerbahçe istiyor.
- Osman, "Fener'in rotası Henry" diye yaz. Habere ekle, Dünya Kupası'nda oynayamadı, kulübü de istemiyor, fiyatı düştü diye.
- Eyvallah abi.
Bu haberde de temel kıstas ve okuru inandırıcı olgularımız yaş ve kulüp bağlarıydı. Bitiyor mu bu kadarla. Tabii ki bitmiyor. Şimdi benim favorim olan yeni parlayan genç yıldız haberi var.
- Abi bak, bu Gana'daki Annan şahane ön libero. Ömer Üründül, her maçta söylüyor.
- Yapma ya, dikkatli izlemedim ben bu oğlanı.
- Abi ben tüm maçları izledim, harbiden herif süper. Çok temiz top oynuyor.
- Nasıl oynuyor lan?
- Abi temiz oynuyor işte. Bak aynı Alioum Saidou'nun gençliği gibi.
- Diyorsun.
- Evet abi.
- Ön libero dedin, değil mi? Kimin ihtiyacı vardı ön liberoya?
- Galatasaray. Yazmadığımız adam da kalmadı hem. Her milletten Diarra'yı bile yazdık.
- Peki bu kadar iyi oyuncuysa başkası alamaz mı?
- Abi daha o kadar parlamadı. Ama parlar diyor, Ömer Üründül.
- İyi, "Cim-Bom Annan'ı gözüne kestirdi" diye atın manşeti.
Dünya Kupaları ve Avrupa Şampiyonaları, yazın futbolsuzluktan ötürü, spor medyasının tek sığınma aracı haline geliyor. Hayatlarında hiç görmedikleri, isimlerini bile duymadıkları futbolcuları, çeşit açısından bir anda vitrine sürme olanağına sahip oluyorlar.
Eh, o kadar ismi bir arada bulunca da, fırsat kaçar mı? Kaçmaz tabii ki. Şimdi tüm bunları neden yazdım değil mi? Buna benzer diyalogları inanın duydum. O kadar ilginç ki, 10 kişilik spor servisinden sadece bir kişinin takip ettiği Dünya Kupası'nda, Japonya ile Güney Kore'yi, Gana ile Kamerun'u karıştıran gazeteciler görüyorum.
Her ne kadar işin dalgasında olsam da, acınacak durumda spor gazeteciliği. Bakmayın spor gazeteciliği diyorum ama futbol gazeteciliği olsa gerek bunun adı. Şu köşelerde yazan meşhur tiplerin telefon konuşmalarına şahit olmak moral bozuyor.
Ömer Üründül şivesi diye bir şey yok.Ömer Üründül lehçesi var hatta o ayrı bir dil kullanıyor bence.
YanıtlaSilÖmer Üründülce dilinden bir kaç örnek de ben vereyim :
Hücum varyasyonları,
hücum kombinezonları,
Hakan şükür tipi çağdaş forvet,
ferpley(fair play)
İngazi(inzaghi),Sıvaçenko(shevchenko)Aguera(agüero) diye uzar gider.
Başlıkla çok alakasız oldu ama Ömer Üründülle ilgili bir şey görünce yorum yapmadan duramıyorum...