28 Mart 2011 Pazartesi

Hoşşt! Radyasyon


Recep Tayyip Erdoğan: Riski var mı, tabii var. Patlayabilir. Şimdi patlayabilir diye geçenlerde söyledim, tabii bu malum şahıs ve şahıslar tarafından eleştiri aldık. Şimdi riski var patlayabilir, diye biz tüpgaz kullanmayacak mıyız?

Riski var diye arabaya binmeyecek miyiz? Riski var diye İstanbul'un Boğaz Köprüsü'nün üzerinden geçmeyecek miyiz? Olur ya halatlar kopabilir, geçmeyecek miyiz? Deprem esnasında kopabilir. Geçmeyecek miyiz?


İşte bu zihniyete sorarsanız geçmeyeceksiniz. Boğaz'ın altından tüp geçit yapıyoruz, raylı sistem kuruyoruz oradan geçmeyeceğiz? Riski var, havasız kalabilirsin.

Bu anlayış hiçbir zaman aklın, bilginin, deneyimin tecrübenin ortaya koyduğu eserlere yönelik başında hep olumsuzdur, 'no' tuşuna basarlar, bittikten sonra 'yes' tuşuna basarak geçerler, bunların yapısı bu. Nükleer enerjiye karşı çıkanlar, radyasyon riski olduğu için acaba bilgisayar kullanmıyor mu, televizyon seyretmiyor mu?


Ülkenin başbakanının radyasyona bakış açısı budur. "Bilgisayarda, televizyonda da var."

Tabii bunları konuşurken, bir bakıyoruz, kendisi kimyasal saldırılara karşı korunan ilk başbakan oluyor. Koruma zincirinin yeni halkası olarak, bir konteyner ekleniyor.

Eeee, ne oldu peki? Hani radyasyon bilgisayarda da, televizyonda da vardı? Hani riski var diye otomobile mi binilirdi?

Hayatta en korkacağınız şey, cahilliğini bilmeyen cahiller olmalı. Çünkü cahilin cahil olduğunu bilirsiniz ama cahil olmadığını bilmeyen cahiller ürkütücü olurlar. Her boku bildiklerini sanırlar.

Misal bu ülkenin Çevre Bakanı atmosfere yayılan radyasyon için "Bizi dağlar çevreliyor, dağlara çarpıp geri döner" diye tarihi bir açıklama yaptı.

Bu tartışmaların tam göbeğindeyken, devletin yeni yalama organı Anadolu Ajansı "Japonya’daki deprem ve tsunami sonrası Fukuşima nükleer santralindeki sızıntı ile daha sık gündeme gelen radyasyon aslında yabancımız değil, evrenin ve hayatın bir parçası..." diye haber geçiyor.

Haberde şöyle bir bölüm var ki, beni benden almıştır, "Gıdalar içinde de ayçiçeği, havuç, patates, kuru yemiş, maden sularında diğer gıdalara göre daha yüksek radyasyon bulunuyor."

Yani diyorlar ki, korkmayın radyasyondan, nükleer santralden filan. Otun bokun içinde var. Uyanıklar ya, Başbakan'ın açıklamalarını olumlayacaklar. Emirle haber böyle yapılıyor işte.

Yukarıdaki fotoğraf 'radyasyon çocukları'ndan birkaç örnek.

Umarım radyasyonu bu kadar küçümseyen zihniyetin torunları, çoluk çocukları benzer şekilde doğar.

O zaman evdeki televizyon ve laptopu kapatarak, radyasyonu kovalarsınız.

4 yorum:

  1. abi yazına daha güzel bir başlık bularak face'te yayınladım.

    Radyasyonun çocuğu Recep!

    YanıtlaSil
  2. gereken herşeyi söylemişsin abi ufak tefek kazaların bıraktığı izleri nükleer santralin izlerinden büyük gören bir zihniyet var ne desek boş farkındamısınız ama ana haber bültenlerinde japonya haberleri kesildi

    birde böyle bir haber var

    http://gundem.milliyet.com.tr/haremlik-selamlik-mi-/gundem/gundemdetay/28.03.2011/1369782/default.htm

    YanıtlaSil
  3. japonya halki kendi santrallerine karsi bu depremden sonra yuruyus yapiyor satilmis kaem ve yazarlar birsey olmaz diyor basbakana tabiki birsey olmaz o aldigi nimetlerle sultan suleyman gibi 400 yil tum hanedanini yasatir bizim okuzler hala oturur butun avrupa ayaga kalkmis nukleer santrallara karsi bizim basbakan masallar anlatiyor bu isin ucunda 20 milyar dolar oldugu soyleniyor rusya medyasinda o vize isleri anca rusyadan ekmek cikartmak icin degil anca kari sikmek icin cikti 23 gunluk tatil vizesiz 90 gunde birbizim amsalaklarda o kardes ulke bizimde atom bombamiz olsun degilmi?gotumuze sokacagiz o bombayi herhalde ozelliklede cahiller ve yoksullar daha cok istiyor herhalde kalkmayan siklere faydasi var..

    YanıtlaSil
  4. "Biraz radyasyon kemiklere faydalıdır."
    Çernobil sonrası Süleyman Demirel

    Kalsiyum sanki amk :)

    YanıtlaSil