15 Ağustos 2011 Pazartesi

Bademin acısı, bademcinin götüne yaraşır



Türkiye'nin tarihine bakmak lazım, bazı kararları tartışırken.



Haluk Kırcı, Abdullah Çatlı gibi adamlar bu ülkede, bırak sokaktaki adamı, başbakan tarafından aleni olarak 'kahraman' ilan edildi.



Ne bileyim, Sivas'ta insanlar, Allah'u Ekber nidaları ile cayır cayır yakılırken, ülkenin bir bölümü diri diri insan yakanları 'kahraman' ilan etti.



Kahramanmaraş'ta, Çorum'da hamile kadınlar bıçaklanarak öldürüldü, insanların evleri çarpılarla mimlendi, o insanların evlerine girip tecavüz edildi, işkence yapıldı ama onlar da birileri için 'kahraman'dı ve topluma yani aramıza karıştı, hiç cezaevi kapısı bile görmeden.



Ermenilerin, Rumların evleri, işyerleri talan edildi, bu ülkeden linç edilme korkusuyla apar topar kaçmak zorunda kaldılar. Bu insanların evlerine, işyerlerine sahip olanlar, zengin oldu, 'beyefendi' statüsüyle ortalarda dolanmaya başladı.



Bu ülkede, İkinci Dünya Savaşı'nda insanların aç kalmasını sağlayarak, stokçuluk yaparak zengin olan insanlar oldu, sonra biz bunlara saygı gösterdik, toplumun en önemli şahsiyetleri haline geldiler. Şimdi onlar bu toplumun en gelen 'sosyetik' simaları.



Hüseyin Üzmez diye bir adam var misal. 17 yaşında suikast gerçekleştirdi, 10 yıl yatıp çıktı. 'Gazeteci' olarak TV'lerde ahkâm kesti. Sonra sikini doğrultamaz hale gelince, çocuğu yaşındaki bir kıza tecavüz etti, birkaç yıl yatıp çıktı. 'Özgür' bir adam olarak hayatın içine daldı.



Hayata Dönüş Operasyonu diye bir rezalet yaşandı. Cezaevinde açlık grevine giden insanları güya hayata döndürmek için üstlerine bombalar yağdırdılar, benzinli battaniyeler fırlattılar. Dönemin gazeteleri, o gün cezaevinde diri diri yanan insanlar için 'Zaten ölüm orucunda değildiler, kebap yiyorlardı' bile dediler. Sonra aradan yıllar geçince aynı gazeteler, bunları yazanlar uzaydan gelmiş gibi muamele yaptılar. Bugünün en çok satan gazetelerinden söz ediyoruz, ülkenin 'saygın' gazeteleri.



Mavi Çarşı diye bir mağazaya, alışverişe gelmiş insanların üstlerine molotof kokteyli ile saldırdılar. 13 insan hayatını kaybetti. Bugün bu eylemi gerçekleştirenler, birileri için 'kahraman.'



12 Eylül 1980 darbesinden sonra, halkın önüne konan sandığa yüzde 92 oranında evet oyu çıktı. Aradan yıllar geçti, baktık ki, o yüzde 92'lik halk, uçup buharlaşmış, yerine 'aydın, özgürlükçü, darbe karşıtı' bir halk peydah olmuş. Kenan Evren o günlerde, bu halkın 'kahraman'ıydı.



Bu ülkede o kadar çok aydın cinayete mahkûm gitti ki, saymakla bitmez. Uğur Mumcu'dan, Çetin Emeç'e, Muammer Aksoy'dan, Ahmet Taner Kışlalı'ya kadar. Bir tanesinin katili bulunamadı. O katiller sokaklarda fink atıyor ya da zamanaşımı kıyağından faydalanmak için davalar öteleniyor.



Niye mi yazdım bu kadar şeyi?



Türkiye'de Aziz Yıldırım birileri tarafından 'kahraman' ilan edildi, sanki özgürlük savaşçısıymış gibi. Kimse endişe etmesin, o da aramıza karışır, toplumun 'saygın' fertlerinden biri olur.



Tıpkı, Mehmet Ali Aydınlar'ın 'saygın' bir işadamı ve TFF Başkanı olması gibi.



Şike, teşvik, zorla futbolcu transferi, futbolcuların alacaklarından zorla vazgeçirmek, çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, gibi suçlar cinayetlerin, linçlerin, katliamların yanında hiç kalıyor hiç.



Adalet beklemek hata. Çünkü bu ülke; katilin baştacı edildiği, tecavüzcünün, katliamcının kutsandığı ve bugün itibariyle şikenin, teşviğin, örgüt kurmanın serbest olduğu Türkiye.



Her türlü suç affedilir; yeter ki, güçlü ol ve sistemin çarklarını döndürenlerden ya da değirmenine su taşıyanlardan biri ol. Senden iyisi yoktur.



Mehmet Ali Aydınlar'dan replik çalıp, bitireyim; "Kendilerini sorumlu tutup da, takımının bu ligde oynamasına gönül rahatlığıyla 'evet' diyen varsa, şimdiden alnının ortasına 'şerefsiz' dövmesi yaptırabilir."



Şu basın toplantısında anladım ki, bademin acısını, bademcinin götüne sokacaksın.

3 yorum:

  1. Şike operasyonunun aziz yıldırımı bertaraf etmek için kurgulanmış bir dava olduğu söyleniyor; özellikle askeri ihale durumları, sermayenin el değiştirme savası benzeri açılarından.
    Sadece görüşünü merak ettiğim için soruyorum.
    Yoksa federasyonun kaypak tavrı baştan belliydi zaten.

    YanıtlaSil
  2. @ Alper, eğer hakikaten böyle bir durum varsa, Fenerbahçe forması giyer destek veririm. Bak bu kadar net söylüyorum. Ama çok çirkin işler döndüğü aşikâr

    YanıtlaSil
  3. abi selamlar
    etik kurulunun yazdığı raporda bazı maçlar için şike ve teşvik kanaatinin oluştuğu açıklandı.şimdi burda tff bu kanaate dayanarak hiçbir karar vermedi ama verebilirdi.işi biraz daha ötelediler ama bundan kaçış yok gibi gözüküyor.iddaname kabul edildiği anda adı geçen takımları çok daha büyük tehlikeler bekliyor.son olarak da çok sevdiğim bir sözü paylaşmak isterim yazınızla ilgili
    ''yasalar büyük sineklerin delip geçtiği,küçük sineklerin ise takılıp kaldığı örümcek ağlarına benzer.''MARX
    mert dalgıç

    YanıtlaSil