Yeni Şafak gazetesinin "Başörtülü binince BMW bozuluyor" manşeti, bugün herkes tarafından konuşuldu. Haberi söylemeye gerek yok ancak bilmeyenler için kısaca şudur: Ralli şampiyonu Burcu Çetinkaya ile sporsorluk anlaşması yapan firma, 1 yıllık kullanım hakkı aldığı BMW'yi, bir televizyonda türbanlı arkadaşı ile test edince, firma 'imajımız bozuldu' diyerek anlaşmayı iptal ediyor.
Hadise bundan sonra sosyal medyada yayılınca, vurun abalıya misali; başörtü düşmanlığından faşizme kadar uzanan suçlamalarla muhatap kaldı.
Borusan Otomotiv, öğlen saatlerinde bir açıklama yapmak zorunda kaldı ve olayın türbanla ilintili olmadığını, türbanlı Merve Sena Kılıç'a daha önce test edilmesi için 5 aylık sürede 8 araba tahsis edildiğini, Burcu Çetinkaya ile ortada bir sponsorluk anlaşması olmadığını ve bu yıl için kendisiyle anlaşmaya varılamadığını açıkladı.
Yazıyı "Vaayyyy göte bak, türbana karşı BMW'yi savunuyor" diye eleştireceklere, daha en başka siktiri çekmek lazım.
Bu tip ekonomi haberleri genelde manüplasyona açık olduğunu bir söyleyelim. Medyada böylesi haberlerin kullanımının temel birkaç amacı vardır. Birincisi, bok atılan firmayla reklam anlaşması yapmak içindir. Bunu bir genel yayın yönetmeninden birinci ağızdan duyduğum için rahat rahat söyleyebiliyorum. Çünkü süreç böyle işler, sen bindirirsin, bindirirsin, firma imajının daha fazla zedelenmemesi için, yayını yapan gazete, televizyon ya da internet sitesine, kendisini zerre sarsmayacak bir rakam karşılığı reklam anlaşması yapar ve hadise tatlıya bağlanır.
Gelelim diğer konuya. Yine herhangi bir medya kuruluşu bir firmaya bok atar sürekli. Bok atmasındaki amaç, kendisinin arkasında durduğu aynı ürünün farklı markasına insanları yönlendirmektir. Böylece bir taşla iki kuş vurulur.
Türban bu memlekette, hatırladığım kadarıyla ekmeği çok yenmiş bir konu. Yeni Şafak, Akit gibi siktiriboktan gazeteler, sayısı hatırlanmayacak kadar çok haber yaptı konuyla ilgili. Hastaneye giremeyen türbanlı, orduevine alınmayan türbanlı, okula gidemeyen türbanlı, yolda saldırıya uğrayan türbanlı vs. vs. Bunlar olmadı, yaşanmadı gibi bir şey de söylemiyorum, götünden anlamasın kimse.
Geldiğimiz noktada, türban konusunda ağlamanın yolları azalmıştır. Çünkü artık herkes istediği şekilde, istediği yere girip çıkabiliyor. Hâlâ bitip tükenmek bilmeyen bir biçimde, türban muhabbeti yapmak o yüzden pek geçerli bir durum değil.
Ulan memlekette cumhurbaşkanı eşi, başbakan eşi, onlarca bakanın eşi türbanlı, İngiltere'de Kraliyet Sarayı'ndan tut da, Çankaya Köşkü'ne kadar her yere girip çıkıyorlar. Daha ne diye ağlak pozisyonlara giriliyor. Yetti amına koyayım bu "biz mağduruz" edebiyatı.
Ülkenin zenginliği kimin elinde bakıversinler bir zahmet. Memlekette milyoner sayısı son 1 yılda 9 bin 755 kişi birden yükseldi. Bu milyonerler kim, bu şirketler kimlere ait herkes gayet iyi biliyor.
Yeni Şafak, eğer türbanlılara yardım etmek istiyorsa, eşleri tarafından aldatılan, eşlerinden şiddet gören kadınların sorunlarına eğilsin. Bu milyoner sayısıyla doğru orantılı biçimde artan, sağda solda açılan garsoniyerleri kimlerin kullandığıı sorgulasın.
Haa doğrudur yanlıştır ama özel bir şirket, bu yalan haberde konu edildiği gibi isterse, türbanlı diye anlaşmayı iptal da edebilir. Kimi ne ilgilendirir? Herif icabında "ben türbanlılara araba satmıyorum" deme hakkına da sahip. Bu cümleden de, savunduğum anlamını çıkartanın götüne koyayım ayrı mesele.
BMW aptal bir firma değildir. Kendilerinin en büyük müşterilerini bu konuda üzmez. Türkiye'de artan zenginlikten kimlerin faydalandığı, kimlerin şu an lüks içinde yaşadığını gözönüne alacak olursak, böylesi çokuluslu şirketler, bindikleri dalı kesecek kadar keriz değildir.
İnsanların faşizm eleştirilerine ancak götümle gülüyorum. Ülkede faşizmin daniskası yaşanıyor, gazeteciler cezaevlerinde, binlerce kişi tutukluluk süreleri 3 yılı aşan davalarda süründürülüyor.
Bunlar faşizm değil, demokrasi gereği ama türbana dolandırılan götten çıkma bir habere faşizm diye götler yırtılırcasına bağırılıyor.
Çünkü istiyorlar ki, bugün göz önündeki o zenginliği, sumenaltı etsinler. Ezilenden ezene geçen sistem saklansın, insanlar bunları hep mağdur olarak hatırlasın. Sürekli ağlayıp sızlayarak, halktan çaldıkları milyarlarca doların tartışılması yerine bu boktan konu tartışılsın istiyorlar.
Bu sosyal medyada peydahlanan, herkesin birbirini tetikleyerek yarattığı linç kültürü, ileride olabilecekler açısından, ne denli dehşet olduğunu da gösteriyor.
BMW'yi türban üstünden eleştirmek yerine, kriz bahanesiyle işten çıkarttığı emekçilerden söz edilerek yapmak mümkün ya da sömürü düzeninin payendesi olarak. Ama Yeni Şafak ve türevleri bu konulara girmez. Çünkü bu sömürü düzenini oluşturan parçalardan biri de bu fikrin sahipleridir.
Bu türban mavralarını; twitter'da, facebook'ta "Bu faşizmdir" diye ağlanmayı, sağa sola saldırmayı bırakın artık. Sömürenin kim olduğu apaçık ortada, faşizmin kimlerin elinden geldiği de. Siz orada salak salak, bir boku bilmeden BMW gibilerini eleştirirken, oy verdiğiniz adamlar BMW'leri ile ortalarda fink atıyor, TOKİ konutlarında açtıkları garsoniyerlerde çatır çatır sikişmek için BMW'lerini 5. vitese atıyorlar.
Ne çok mal, ne çok salak, ne çok gerizekâlıyla örülü etrafımız. Kendilerine verilen minicik oyuncaklarla oyalanıp, sömürü düzeninin daha da güçlenmesine sadece seyirci kalıyorlar.
Mal kitlesi, o BMW'lere ben mi biniyorum, siz biniyorsunuz. Götü yiyen protesto etmek için yaksın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder