Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: Bugün burada milli eğitim adına gerçekten tarihi bir anı yaşıyoruz. Fatih Projesi ile eğitim ve öğretimin metodunu ve çehresini köklü bir şekilde değiştiriyor, modernleştiriyor, yaşadığımız çağın gereklerini ve imkanlarını artık sınıflara taşıyoruz.
Bugün, burada, sadece Türk milli eğitim sisteminde değil, küresel ölçekte yeni bir dönemi başlatıyor, bir çığır açıyoruz. Zira şu anda tüm dünyanın gözleri Türkiye'mizin üzerinde. Şu anda dünyanın birçok ülkesi, Fatih Projesi'ni çok yakından takip ediyor. Türkiye'de bugün başlatılan Fatih Projesi dünyada örnek olarak gösteriliyor, örnek alınıyor.
Bugün, 17 ilimizde, 52 okulumuzda Fatih Projesi start alıyor. İnşallah, bu yılın Eylül ayına kadar 3 bin 657 orta öğretim kurumunda, yani Türkiye genelindeki liselerin yarısında Fatih Projesi'nin kurulumu tamamlanmış olacak.
Allah'ın izniyle, şu andan itibaren kara tahta kavramını artık tarihin tozlu raflarına kaldırıyoruz. Kara tahta, tebeşir, tebeşir tozu zaten tarih olmuştu.
Tablet bilgisayara geçtik ya, dünyayı fethedeceğiz. Başbakan'ın o gün yaptığı konuşmaları dinleyenler muhtemelen "Vay amına koyayım ya, herifler hakikaten yapıyor" diye düşünmüştür. Pırıl pırıl tabletler, pırıl pırıl sınıflarda.
Kazın ayağı öyle değil tabii. Bu ülke, okula 6 kilometre yürümek zorunda kalanlar, eğer şanslıysa (!) çamurla boğuşarak eşek sırtında saatlerce okula gidenler, okulunun tavanı onarılmadığı için tepesine su inenler, yakacakları olmadığı için 3-5 kat üst üste giyinerek sınıfta oturan milyonlarca öğrenciyle dolu.
Başefendiyi dinleyince sanıyorsun ki, ülkenin okulları pırıl pırıl, her öğrencinin elinde tablet eğitimin kalitesi birdenbire arttı.
Öğrencinin eline tableti verince her şey değişiyor ya! Lan, Finlandiya'da halen kara tahta kullanılıyor. Sen verdiğin eğitimi değiştireceksin, okullarda verilen eğitimin kalitesini düzelteceksin. Eşeğe altın semer vursan, eşek yine eşektir. Tabletle olacak işler ya bunlar.
Neyse RTE devam ediyor ve diyor ki, "Ayağımızda çarık yoktu, bırakın bilgisayarı lambaya koyacak gaz yoktu. Çocuklarımız ekmeğin içini silgi olarak kullanırdı. Okula tezek taşırdı analarımız, tezek dumanında ders dinledi çocuklarımız. Biz bu zulmü dibine kadar yaşayan nesiliz."
Tabii şimdi ülkenin her hanesi zenginlik içinde. Tezek taşınan okul, silgisi, kalemi olmayan öğrenci yok. Bunlar kendi zenginliklerini halka endeksliyor. Yalan içinde savrulup gidiyorlar, söyledikleri yalanlarla da ne kadar kişiyi kandırırlarsa o kadar iyi.
Hacım, senin oğlan kendisine gemi alıyor, Cumhurbaşkanı'nın oğlu 18'ine girdiği gün şirket kuruyor, bakanların çocukları biraraya gelip her türlü işe atılıyorlar da, bu ülkede işsizlik diye bir bela var. Sizin çocuklar çok zeki de, milletin çocukları embesil mi?
Millet açlıktan kırılıyor, bunlar tablet diyor. Tablet olunca Ay'a çıkacağız, bokumuza da boncuk konduracağız.
Sen önce, bu ülkenin sokaklarında yatan aç çocuklarının karnını doyur, işsiz kalan milyonlarca gence iş bul, parklarda, bahçelerde yatan insanlara çare ol da sonra seçilmiş okullara tablet gönderirsin.
Bu kadar yalan, dolan ve sahtekârlıkla nereye kadar gidecekler hakikaten merak ediyorum. Müslüman ayağına milleti soyup soğana çevirdiler, üstüne geçmişe dair fakir edebiyatı yapıyorlar.
Oturduğunuz konaklarda, villalarda pencereden baktığınızda alabildiğine zenginlik görüyor olabilirsiniz ama sokaklara çıkıp bir bakın bakalım, durum öyle mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder