Başlık ne biçim ama değil mi? Kabul edin herkes tırstı ya da "siktir lan" diye küfür etti.
Şimdi olaya geçmeden önce, "Avrupa'da pahalı transferler neden kesildi acaba?" sorusunu bir tarafa yazalım. Olmadı, "Sow transferini neden Ferit Şahenk yaptı?" diye de sorabiliriz. Bununla ilintili pek çok soru çıkabilir karşımıza.
Chelsea ile ilgili bir haber yolladı kuzenim. Haberi okudum, yazının sonunda yolladığım linklere siz de bakabilirsiniz.
Şimdi hocam, haberde diyor ki, Chelsea 110 milyon dolar zarara girmiş. Bu zararın nedeni, Torres transferi ve Şampiyonlar Ligi'nden elenmeleri. Kulüpler, gelir-gider kalemlerinde bu Şampiyonlar Ligi'ne katılı, orada ilerlemeye bağlı olarak ortalama bir hesap çıkartıyor ama tabii erkenden 'elveda' olunca nurtopu gibi 110 milyon dolar borç oluşmuş.
Biz burada şikeyi, teşviği, götü, yavşağı tartışırken, UEFA tüm Avrupa kulüplerine diyor ki, "Şampiyonlar Ligi'ne katılacak kulüplerin 5 milyon Euro'dan fazla borcu olursa katılımı engelliyoruz. Eğer kulüp, bir şahsa aitse, o şahsa maksimum 45 milyon Euro borcu olabiliyor. Kulüp sahibi şahsa 45 milyon Euro'dan bir Euro fazla borcu olursa Şampiyonlar Ligi'ne almıyoruz" diyor.
UEFA bu sistemi "Financial Fair Play Regulations" diye isimlendirmiş.
İngiltere'de Arsenal'in, Manchester United'ın, Liverpool'un son dönemki transfer politikalarına bakın. City'yi saymıyorum çünkü onlarda para bok, herifler istediği anda borcu sıfırlayabilir. Hatta Abramoviç, 2009'da kulübün 541 milyon dolar borcunu sıfırlamış. Ancak şu an yine 110 milyon dolar içeridelermiş.
Neyse, ne diyorduk. İngiltere'de büyük paralarla yapılan transferler çat diye kesildi. Herifler Henry'yi alıyor, Scholes'u futbolu döndürüyor, deyim yerindeyse yaprak kıpırdamıyor ve kimse yüklü maliyetlere transfer yapamıyor.
Ünal Aysal'ın şu "Şu anda serbest kalabilecek 70'in üzerinde futbolcu var. Yabancı kontenjanı da kısıtlı. Şimdiden pahalı oyuncular alacağımıza 4 ay sonra takıma faydalı olacak oyuncular alırız. Bu sadece benim değil teknik ekibimizin de görüşüdür" açıklamasını da koyun bir tarafa.
Şimdi bu bilgilar ışığında Türkiye'deki şike davasına bakalım. Fenerbahçe aşığı Demirören, geçen haftalarda ne söylemişti, "Önce Türk futbolunu kurtaralım. Gerekirse 1-2 yıl fedakarlık yapalım. Gerekirse hiçbirimiz Avrupa'ya gitmeyiz."
Haaa, demek oluyor ki, bir başkan "Ben transfere para veremem" diyor, diğer başkan ise, "Avrupa'ya gitmeyelim" diye acayip bir şey söylüyor. Diğer başkan, muhtemelen 'cemaat, komplo' filan diyordur.
UEFA 5 milyon dolar borçtan söz ederken; Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor'un borçları ne alemde?
Fenerbahçe'nin borcu: 235 milyon 409 bin 424 TL.
Galatasaray'ın borcu: 301 milyon dolar.
Beşiktaş'ın borcu: 442.4 milyon TL.
Trabzonspor'un borcu: 94 milyon 286 bin TL.
Hangi kulübümüz UEFA'nın standartlarını karşılayabiliyor?
Benim gibi matematik salağı bir herif bile soruya çabucak yanıt veriyor. Hiçbiri.
UEFA bu "Financial Fair Play Regulations"da diyor ki, "Mali olarak şartlarımızı sağlayamayan, borçlarını sıfırlayamayan kulüpler 2014-2015'ten itibaren Şampiyonlar Ligi'nden men edilecek."
Şimdi şu hadiselerle birlikte ortaya çıkan tabloda pek çok şey çıkıyor. Örneğin, taraftar bundan sonra pahalı transfer beklemesin. Öyle bonservislere kol gibi paralar verilemez, verilmeyecektir de.
İşin transferden dah önemlisi ise, tıpkı İngiltere'deki kulüpler gibi Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe gibi spor kulüplerinin nur topu gibi sahipleri olacak. Haa, şu anda yok mu? Aziz Yıldırım Fenerbahçe'nin, Yıldırım Demirören Beşiktaş'ın sahipleri değil mi? Taraftar istediği kadar kendini avutadursun, 'bağımsısız' diye ama her iki kulüp de, iki şahsa aittir.
Bundan sonraki aşamada bu adamlar, borçlar karşılığında kulüpleri satabilir mi? İki-üç gürültü çıkar ama satar. Kimse bir bok yiyemez. Türkiye'de taraftarın en büyük yanılgısıdır, kulüpte söz hakkı olduğu. Ama söz hakkı filan yoktur, müşteri gibi gider alışverişini yapar, maça gider bilet alır. Hepsi o kadar.
Hadisenin Galatasaray boyutuna bakacak olursak; Galatasaray Spor Kulübü’nün borsadaki hisselerini bir süredir Lüksemburg merkezli bir fon şirketi olan Mandiiragan, Galatasaray'ın hisselerini bir süreden bu yana topluyor. Ortalarda dolanan rivayet, bu hisselerin yüzde 25'inin Mandiiragan'da olduğu ve hisseleri İnan Kıraç’ın başkanlığını yaptığı Galatasaray Eğitim Vakfı'na aktarmak olduğu söyleniyor. Demem o ki, Galatasaray da, sahipli kulüp olma yolunda hızla ilerliyor.
Benim adıma sahibin kim olduğunun önemi yok. Kulüp olgusunun dışına çıktıktan sonra Galatasaray'ı ister Ferit Şahenk alsın, ister İnan Kıraç. O noktadan sonra "sikerim kulübü" deyip, ceketimi omzuma asar, kafama sıkar giderim.
Bu şike-teşvik işlerinin nereye ilerleyeceğini hep birlikte göreceğiz. Şu an görünen o ki, UEFA tüm Türk takımları ile birlikte milli takıma kol gibi bir ceza verecek. Kuvvetle muhtemel, milli takıma verilen ceza affedilir kısa sürede ancak kulüp takımları, var olan borçları ve istenenler karşılanamadığı için zaten Şampiyonlar Ligi'ne katılamayacaklar.
Aslında tam bir filler ve çimen durumu yaşanıyor. Futbolun şekil-şemal değiştirmesi uzun zamandan beri yaşanıyordu. İngiliz kulüplerinin başına gelenlerin, burada yaşanmayacak olmasına inanmak, en büyük mallıktır.
Ama bizler tabii malın önde gideni olduğumuz için, kulüpler, şahısların oyuncağı olduktan sonra da, sahipleniriz. Yerel mutluluklar bizi bahtiyar eder, birbirimize yine ana-avrat sövüp siktiğimin futbol takımları için birbirimizi kırarız.
Futbol bitiyor lan. Deniz bitti, kara göründü. Güneşin tadını çıkartın şimdiden.
LİNKLER
Financial Fair Play Regulations
ESPN HABER
Daily Mail HABER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder