28 Eylül 2009 Pazartesi

Friendfeed, twitter ve asosyalizm


İletişim toplumu olduk topyekûn, sürekli bir iletişme hali söz konusu. Sanıyorum süreç Mirc, icq, msn, facebook, twitter, friendfeed filan diye işliyor.

Sokakta, manavda, otobüste yegâne iletişimimiz yükseks ses, kavga, gürültü. Böylesi daha korunaklı tabii. Görmediğin, bilmediğin insanlarla konuşmak, onlarla birkaç kelam edebilmek. Sokakta birbirimizi görsek "Hadi len sen kimsin?" diyeceğimiz insanlarla, belki de harika iletişim kuruyoruz sanal dünyamızda.

Toplum olarak bastırılmışlığımızı, susturulmuşluğumuzu buralarla telafi etme çabasındayız. Bir nevi halı altına süpürüyoruz, sorunlarımızı. Belki de, sesimiz bu yüzden gür çıkıyor. Öyle ya, dışarıda bu kadar cesur olamayız birçoğumuz. Klayve imparatorluğunun kralları, prensesleriyiz hepimiz.

Aslında zaten konuşma yetilerimiz çokça gelişkin değil. Eğitim sistemi ve aile yapısının eseri. Okulda, öğrencinin sesi mi çıkarmış? Ya da anneyle-babayla tartışılır mı hiç? Konuşursan, sesini çıkartırsan sonu benzer cezalandırma yöntemleriyle biter.

İki-üç gündür şu neredeyse tüm blogger'ların sahip olduğu twitter denen hadiseye bakıyorum. Net olarak ifade etmem gerekir ki; ben bu kadar aptalca bir şey görmedim. Bunun adı iletişim filan da değil. Saçma sapan mesajlar, anlamsız postlar... Ne yapmaya çalışıldığı konusunda fikrim bile yok.

Yazılanların hiçbiri ipe-sapa gelmez, kelimeler bütünü sadece. Facebook'ta da benzer bir refleks olmuştu. Medyanın gücü bu işte. Önce ufak sütun haberler şeklinde, birtakım 'ünlü' şahısların facebook sayfaları haber yapıldı. Sonra büyük büyük haberler haline geldi. Bir ara sağıma-soluma baktım facebook hesabı olmayan kişi yok. Hatta bizzat şu cümleyle karşılaştım; "Nasıl yani? Senin facebook hesabın yok mu?"

Twitter'da da benzer bir süreç gelişti. İngiliz ve ABD basını takipçisi Türk medyası, Twitter'da 'Hangi ünlü ne yazmış?' türevi haberler yapmaya başladı. Yine sağıma-soluma bakındım, herkesin twitter hesabı var.

Yazmak için bakma ihtiyacı hissettim ama olay yerini kısa sürede terk ettim. Birilerinin o gün, ne söylediğinin, ne düşündüğünün bu denli önemli olduğunu bilmiyordum hiç. Hele hele bu ülkede. 'Kapı komşun kim?' diye sorsam, yanıt veremeyecek kitleler, ünlü-ünsüz birbirlerinin ne söylediğini merak ediyor.

Bastırıla, bastırıla ezik Bursa şeftalisine dönmüş yurdum insanı, kendini ifade alanları arıyor. Belki blog, belki twitter, belki de başka bir şey. Konuşamıyor çünkü daha çocukluğundan itibaren, konuşmanın sakıncaları öğretiliyor. Gazeteleri açtığında ya da televizyona bakındığında konuştukları için içeri tıkıştırılan yazar-çizerleri gördü.

Bu yüzden isyankârlığını, asiliğini sokakta değil, klavye imparatorluğunda dile getiriyor. "Sen sanki başka bir şey yapıyorsun?" diyenleriniz olmuştur muhtemelen. "Hem haklı, hem haksızsın" derim, bunu söyleyene.

Asosyal bir ortamda, sosyalleşmek çabasındayız ancak bu biraz çölün ortasında kardelen yetiştirmeye benziyor. 'Durmak yok cıvıldamaya devam!'

2 yorum:

  1. Çok şükür benim gibi düşünen 2. bir adam daha! Nefret ediyorum şu popüler kültür acayipliklerinden. Blog apayrı bir mecra bunlarla kıyaslandığında, tabi doğru ve yerinde kullanmak koşuluyla.

    Zevkle atıyorum imzamı altına ve bu kadar güzel anlattığın için de teşekkür ediyorum koala.

    YanıtlaSil
  2. @ Cenky; popüler kültür olmasının yanı sıra gerçekten de, bu derece anlamsız bir iletişim modeli görmedim ben. Cidden saçmalığın daniskası.

    Sadece bilmem ne kim ünlü kullanıyor diye ya da birinin "Bu sabah kitap okudum." türünden saçmalıklarını okumak bana beyinsel zaafiyet geliyor.

    YanıtlaSil